Aşık tarzı edebiyat, şiir ile hikayeyi içine alan bir yaratmadır. Tarihi arka plan dikkate alındığında aşıkların, şiir söyleme ve hikaye anlatma olmak üzere iki türün icracıları olduğu görülmektedir. Şamandan- ozana, ozandan-aşığa geçişte her iki türün yaratıcıları olarak âşıklar, halk hikâyelerini nazım-nesir birlikteliğiyle tasnif edip anlatmakta; şiir söylerken de icra ettikleri diğer tür olarak halk hikâyelerinden büsbütün uzaklaşmayarak, telmih yoluyla halk hikâyelerine ya da hikâyelerin öne çıkan motiflerine göndermelerde bulunmaktadırlar.
Aşıkların şiirleri aracılığıyla halk hikâyelerine yaptıkları telmihler, çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Şiir içeresinde bu telmihleri tespit etmek, hikâye ile nasıl bir bağ kurduğunun farkına varmayı yani metinlerarası bağlantıların izini sürmeyi de gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda XIX. yüzyılda yetişen âşıklar, şiirlerinde halk hikâyesi kahramanlarına telmih yaparken, kendilerini genelde hikâyenin erkek kahramanı ile özdeşleştirmekte ya da kıyaslamakta sevgiliyi Leyla, Züleyha, Şirin, Aslı vb. yerine koyarak aşklarının büyüklüğünü, kutsallığını, sevgilinin güzelliğini, aşk yolunda çekilen her çilenin mubah olduğunu ve aşkının derinliğini ifadede hikâyeleri mükemmel emsaller olarak kullanmaktadırlar. Bu tercihler şiirde renk ve anlam zenginliği olarak tezahür ederken, telmih yapılan hikâye ya da hikâye motifi hakkında okuyucunun muhayyilesini harekete geçirmekte, böylece şiirden alınan zevki de arttırmaktadır.
Aşık tarzı edebiyat, şiir ile hikayeyi içine alan bir yaratmadır. Tarihi arka plan dikkate alındığında aşıkların, şiir söyleme ve hikaye anlatma olmak üzere iki türün icracıları olduğu görülmektedir. Şamandan- ozana, ozandan-aşığa geçişte her iki türün yaratıcıları olarak âşıklar, halk hikâyelerini nazım-nesir birlikteliğiyle tasnif edip anlatmakta; şiir söylerken de icra ettikleri diğer tür olarak halk hikâyelerinden büsbütün uzaklaşmayarak, telmih yoluyla halk hikâyelerine ya da hikâyelerin öne çıkan motiflerine göndermelerde bulunmaktadırlar.
Aşıkların şiirleri aracılığıyla halk hikâyelerine yaptıkları telmihler, çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Şiir içeresinde bu telmihleri tespit etmek, hikâye ile nasıl bir bağ kurduğunun farkına varmayı yani metinlerarası bağlantıların izini sürmeyi de gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda XIX. yüzyılda yetişen âşıklar, şiirlerinde halk hikâyesi kahramanlarına telmih yaparken, kendilerini genelde hikâyenin erkek kahramanı ile özdeşleştirmekte ya da kıyaslamakta sevgiliyi Leyla, Züleyha, Şirin, Aslı vb. yerine koyarak aşklarının büyüklüğünü, kutsallığını, sevgilinin güzelliğini, aşk yolunda çekilen her çilenin mubah olduğunu ve aşkının derinliğini ifadede hikâyeleri mükemmel emsaller olarak kullanmaktadırlar. Bu tercihler şiirde renk ve anlam zenginliği olarak tezahür ederken, telmih yapılan hikâye ya da hikâye motifi hakkında okuyucunun muhayyilesini harekete geçirmekte, böylece şiirden alınan zevki de arttırmaktadır.