Kutusunda
Eczacıbaşı Sanal Müzesi 12. İstanbul Sanat Fuarı’na “60 Yıl 60 Sanatçı” sergisi ile katılıyor. Müzenin danışma kurulu üyesi olan Ali Akay, Levent Çalıkoğlu ve Haşim Nur Gürel küratörlüğünde gerçekleşen sergi, doğum tarihleri 1950 ile 1978 arasında değişen 60 sanatçının anlatım dili ve malzeme açısından birbirinden farklı 60 eserinden oluşuyor.
Ali Akay sergi katalogunda yer alan yazısında sergiyi şöyle yorumluyor: “Bu sergi, savaşın getirdiği yıkımların ardından gelecek bir refah toplumunun batı normlarıyla olmasa da, kapitalizmin kuralları içinde geliştiği bir ülkenin sosyal görünümlerinin pop kültür, sinema devrimi, aranjman müzik ve köyden kente göçün getirdiği ve 1960’lı yıllardan sonra da arabesk diye adlandırılan bir modernite deneyiminden geçen dönemin içindeki sanatsal pratiklerin bize verdiği görüntüyü, hemen hemen, tümüyle sunmaya çalışan bir sergi olarak durmaktadır.”
Serginin görünüşte birbirinden farklı eğilimleri, farklı imge ve dilleri tercih eden sanatçıları bir araya getirdiğini belirten Levent Çalıkoğlu, ortaya çıkan manzaraya bakarak “sanat ve kültür tarihçilerini ilgilendirecek ciddi çözümlemelere ve önerilere ulaşmanın” mümkün olduğunu düşünüyor.
Haşim Nur Gürel ise, 1999 yılından bu yana 40 kadar sanal sergi ile farklı eğitim düzeylerindeki izleyicilere ulaşan Eczacıbaşı Sanal Müzesi’nin sanal ortam dışındaki bu ilk sergisi sayesinde, “karşı karşıya getirdiği 60 sanatçı ile yüzlerce gencin karşılaşmasından gelecek nesilleri verimli kılacak olumlu gelişmelerin, projelerin ve yapıtların doğacağına” inandığını belirtiyor.
Kutusunda
Eczacıbaşı Sanal Müzesi 12. İstanbul Sanat Fuarı’na “60 Yıl 60 Sanatçı” sergisi ile katılıyor. Müzenin danışma kurulu üyesi olan Ali Akay, Levent Çalıkoğlu ve Haşim Nur Gürel küratörlüğünde gerçekleşen sergi, doğum tarihleri 1950 ile 1978 arasında değişen 60 sanatçının anlatım dili ve malzeme açısından birbirinden farklı 60 eserinden oluşuyor.
Ali Akay sergi katalogunda yer alan yazısında sergiyi şöyle yorumluyor: “Bu sergi, savaşın getirdiği yıkımların ardından gelecek bir refah toplumunun batı normlarıyla olmasa da, kapitalizmin kuralları içinde geliştiği bir ülkenin sosyal görünümlerinin pop kültür, sinema devrimi, aranjman müzik ve köyden kente göçün getirdiği ve 1960’lı yıllardan sonra da arabesk diye adlandırılan bir modernite deneyiminden geçen dönemin içindeki sanatsal pratiklerin bize verdiği görüntüyü, hemen hemen, tümüyle sunmaya çalışan bir sergi olarak durmaktadır.”
Serginin görünüşte birbirinden farklı eğilimleri, farklı imge ve dilleri tercih eden sanatçıları bir araya getirdiğini belirten Levent Çalıkoğlu, ortaya çıkan manzaraya bakarak “sanat ve kültür tarihçilerini ilgilendirecek ciddi çözümlemelere ve önerilere ulaşmanın” mümkün olduğunu düşünüyor.
Haşim Nur Gürel ise, 1999 yılından bu yana 40 kadar sanal sergi ile farklı eğitim düzeylerindeki izleyicilere ulaşan Eczacıbaşı Sanal Müzesi’nin sanal ortam dışındaki bu ilk sergisi sayesinde, “karşı karşıya getirdiği 60 sanatçı ile yüzlerce gencin karşılaşmasından gelecek nesilleri verimli kılacak olumlu gelişmelerin, projelerin ve yapıtların doğacağına” inandığını belirtiyor.