"Galiba, sona iyice yaklaşıncaya kadar ölümümü ciddiye almayacağım. Aslında, kalan ömrümü, ne kadarsa, öyle, sıkıntısız, her günkü yaşam koşulları içinde, rahatça geçirebileceğim gibi bir yalancı kanım var da ondan. Bir de, belki de bana özgü bir inancım var. Önceleri, yazabildiğim sürece yaşamak isterim diyordum. Şimdi, yazabilirsem, yaşarım diyorum. Acaba?" "Açık Pencere", ölümcül bir hastalığa yakalandığını bilen bir yazarın, en içten duygu ve düşüncelerinin penceresini okuruna da açarak, bir dertleşme ya da tatlı sohbet üslubunda kendisine, geçmişine, yapıtına, içinde yaşadığı topluma ve dünyaya son bir bakışı... 7 Aralık 2007'de yitirdiğimiz Erhan Bener, yaşadığı sürece yazdı, yazabildiği sürece de yaşadı... "Bu sabah iyimser olmak istiyorum. Dün akşam romanıma son noktayı koydum. Bu bitiş, aynı zamanda yeni bir başlangıcın yolunu aralayacak. Yeni ufuklara yelken açacağım. Yaşama bilincinin en güzel yanı bu değil mi? Hala bir şeyler yaratabilecek gücü içinde hissetmek?"
"Galiba, sona iyice yaklaşıncaya kadar ölümümü ciddiye almayacağım. Aslında, kalan ömrümü, ne kadarsa, öyle, sıkıntısız, her günkü yaşam koşulları içinde, rahatça geçirebileceğim gibi bir yalancı kanım var da ondan. Bir de, belki de bana özgü bir inancım var. Önceleri, yazabildiğim sürece yaşamak isterim diyordum. Şimdi, yazabilirsem, yaşarım diyorum. Acaba?" "Açık Pencere", ölümcül bir hastalığa yakalandığını bilen bir yazarın, en içten duygu ve düşüncelerinin penceresini okuruna da açarak, bir dertleşme ya da tatlı sohbet üslubunda kendisine, geçmişine, yapıtına, içinde yaşadığı topluma ve dünyaya son bir bakışı... 7 Aralık 2007'de yitirdiğimiz Erhan Bener, yaşadığı sürece yazdı, yazabildiği sürece de yaşadı... "Bu sabah iyimser olmak istiyorum. Dün akşam romanıma son noktayı koydum. Bu bitiş, aynı zamanda yeni bir başlangıcın yolunu aralayacak. Yeni ufuklara yelken açacağım. Yaşama bilincinin en güzel yanı bu değil mi? Hala bir şeyler yaratabilecek gücü içinde hissetmek?"