1927 yılında haşhaş çizimi zamanı, Merzifon'un bir köyünde doğar, Cemil Eren.
Yoksul, yaralı, yıkık, Anadolu'nun bereketli bağrında Cumhuriyet ile birlikte büyür.
Cumhuriyet Devrimlerinin yarattığı olanaklarla beslenir.
Özgürlük bilinci, özgüven, bilgiye, emeğe saygı Türk Aydınlanmasının attığı tohumlardır genç Anadolu çocuklarının yüreklerine.
Daha iyiye, daha güzele yılmadan, durmadan ilerleyebilsinler diye.
Genç bir tohumdan, coşkun, güçlü, dirençli bir filize,oradan verimli ulu bir çınara dönüşür Ressam Cemil Eren.
Onun resmi Cumhuriyet'in bir kutlamasıdır. Anadolu insanının ben de varım diye haykırışıdır.
Bu betik, resim ile öykünün aşkından doğan bir çocuktur. Renk ile sözün… Işık ile sesin…
Aşkla insanın.
Tarih betikleri önemli insanların yaşamlarını yazar.
Yaşamın kuytu, yoksul köşelerinde çile çekmiş, ezilmiş, bulduğu ile yetinmiş, bulamadığının ezinci ile göçmüş insanları ise sanatçılar anlatır.
Bu betikte anlatılan insanlar da bir zamanlar yaşadılar.
Onları tanıyamazdınız çünkü üzünçleri, sevinçleri, özlemleri ile çoktan göçtüler.
Öte yandan, onlar Cemil Eren'in benliğinin derinliklerinde yataklarını inceden açmış, yol yol akar dururlarmış.
Gün geldi, ışığa yollarını buldular.
Fırçadan tuvale, kalemden kağıda….
Geçmişten evrensele, sanatçının belleğinden toplumunkine ağdılar.
Bu betikteki insanları tanımıyorsunuz.
Hayır. Ama açın birer birer betlerini.
Kentinizin sokaklarından, evinizden, çocukluk anılarınızdan çıkıp gelecekler.
1927 yılında haşhaş çizimi zamanı, Merzifon'un bir köyünde doğar, Cemil Eren.
Yoksul, yaralı, yıkık, Anadolu'nun bereketli bağrında Cumhuriyet ile birlikte büyür.
Cumhuriyet Devrimlerinin yarattığı olanaklarla beslenir.
Özgürlük bilinci, özgüven, bilgiye, emeğe saygı Türk Aydınlanmasının attığı tohumlardır genç Anadolu çocuklarının yüreklerine.
Daha iyiye, daha güzele yılmadan, durmadan ilerleyebilsinler diye.
Genç bir tohumdan, coşkun, güçlü, dirençli bir filize,oradan verimli ulu bir çınara dönüşür Ressam Cemil Eren.
Onun resmi Cumhuriyet'in bir kutlamasıdır. Anadolu insanının ben de varım diye haykırışıdır.
Bu betik, resim ile öykünün aşkından doğan bir çocuktur. Renk ile sözün… Işık ile sesin…
Aşkla insanın.
Tarih betikleri önemli insanların yaşamlarını yazar.
Yaşamın kuytu, yoksul köşelerinde çile çekmiş, ezilmiş, bulduğu ile yetinmiş, bulamadığının ezinci ile göçmüş insanları ise sanatçılar anlatır.
Bu betikte anlatılan insanlar da bir zamanlar yaşadılar.
Onları tanıyamazdınız çünkü üzünçleri, sevinçleri, özlemleri ile çoktan göçtüler.
Öte yandan, onlar Cemil Eren'in benliğinin derinliklerinde yataklarını inceden açmış, yol yol akar dururlarmış.
Gün geldi, ışığa yollarını buldular.
Fırçadan tuvale, kalemden kağıda….
Geçmişten evrensele, sanatçının belleğinden toplumunkine ağdılar.
Bu betikteki insanları tanımıyorsunuz.
Hayır. Ama açın birer birer betlerini.
Kentinizin sokaklarından, evinizden, çocukluk anılarınızdan çıkıp gelecekler.