Şen şakrak koşarken görüyoruz okul çocuklarını
teneffüshanenin sık otlarında.
Ulu dingin ağaçlar
ve eylülün saat on ışıkları
serin bir çağlayan gibi
koruyor onları hala
uzaklarda yıldızları yakan büyük örsten.
Ruh, öyle titrek, ürkek,
gerçekten sonsuza kadar gitmek zorunda mı buzul üzerinde,
tek başına, çıplak ayak, okumasını bilmez bile
çocukluk dualarını,
sonsuza dek cezalandırdı mı o soğuk, soğukluğu?
Şen şakrak koşarken görüyoruz okul çocuklarını
teneffüshanenin sık otlarında.
Ulu dingin ağaçlar
ve eylülün saat on ışıkları
serin bir çağlayan gibi
koruyor onları hala
uzaklarda yıldızları yakan büyük örsten.
Ruh, öyle titrek, ürkek,
gerçekten sonsuza kadar gitmek zorunda mı buzul üzerinde,
tek başına, çıplak ayak, okumasını bilmez bile
çocukluk dualarını,
sonsuza dek cezalandırdı mı o soğuk, soğukluğu?