"Kur'an akletmeye bir çağrıdır" desek, abartmış olmayız. Çünkü Kur'an tümüyle insan aklına hitap etmekte ve düşünmeyi, tefekkürü, görmeyi, hatırlamayı, ibret almayı, okumayı, bilmeyi ısrarla vurgulamaktadır. Sunulan tüm deliller "akletme"ye teşvik üzerinedir. "Akletme" kelimesine benzer ve yakın anlamlı kelimelerin kullanılışını da dikkate aldığımızda, her beş ya da altı ayetten birinde (yaklaşık bin ayet) düşünmeye bir vurgu ve yönlendirme vardır.
Kur'an Peygamber'in kalbine yani akletmenin merkezine inmiştir. İnen ayetler insana akletmeyi teşvik edecek şekilde hitap etmiştir. Peygamber de düşünmeyi, akletmeyi, tefekkürü teşvik etmiş ve insandaki bu melekeyi uyandırmak ve aklın önüne konulan engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmiştir.
Ancak çok geçmeden Müslümanların yaşadığı topraklarda "akletme"nin yerine kör taklit hakim olmuştur. Akletmek vahyin karşısında yer alan, vahyin alternatifi olan, serbest kaldığında veya işlevsel hale geldiğinde vahye muhalif olacağından korkulan bir kötülük kaynağı gibi algılanır olmuştur.
"Akletme"yi tekrar gündemimize almadıkça, yeniden doğru bir şekilde düşünmeye başlamadıkça, aklın önünde dağlar gibi birikmiş engelleri aşmadıkça sorunlarla başa çıkabilmemiz pek mümkün olmayacaktır.
"Kur'an akletmeye bir çağrıdır" desek, abartmış olmayız. Çünkü Kur'an tümüyle insan aklına hitap etmekte ve düşünmeyi, tefekkürü, görmeyi, hatırlamayı, ibret almayı, okumayı, bilmeyi ısrarla vurgulamaktadır. Sunulan tüm deliller "akletme"ye teşvik üzerinedir. "Akletme" kelimesine benzer ve yakın anlamlı kelimelerin kullanılışını da dikkate aldığımızda, her beş ya da altı ayetten birinde (yaklaşık bin ayet) düşünmeye bir vurgu ve yönlendirme vardır.
Kur'an Peygamber'in kalbine yani akletmenin merkezine inmiştir. İnen ayetler insana akletmeyi teşvik edecek şekilde hitap etmiştir. Peygamber de düşünmeyi, akletmeyi, tefekkürü teşvik etmiş ve insandaki bu melekeyi uyandırmak ve aklın önüne konulan engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmiştir.
Ancak çok geçmeden Müslümanların yaşadığı topraklarda "akletme"nin yerine kör taklit hakim olmuştur. Akletmek vahyin karşısında yer alan, vahyin alternatifi olan, serbest kaldığında veya işlevsel hale geldiğinde vahye muhalif olacağından korkulan bir kötülük kaynağı gibi algılanır olmuştur.
"Akletme"yi tekrar gündemimize almadıkça, yeniden doğru bir şekilde düşünmeye başlamadıkça, aklın önünde dağlar gibi birikmiş engelleri aşmadıkça sorunlarla başa çıkabilmemiz pek mümkün olmayacaktır.