Ali Suavi için bir oyun yazmayı tasarladığımda hakkında bildiklerim herkesin bildiğinden pek fazla değildi. Yani çok az şey.
Fakat yine de haksızlık etmeyeyim kendime…
Çünkü kaynak taramasına başlayıp da örneğin Hilmi Ziya Ülken’in bir başyapıt olan “Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi”nde Ali Suavi bölümünü açtığımda, on yıl kadar önce bu kapsamlı incelemeyi sayfa kenarlarına notlar alarak nasıl didik didik okumuş olduğumu görerek şaşırdım. Oysa bu satırları okumuş olmayı anımsamak bir yana, söz konusu yapıtta böyle bir bölüm olduğunun bilgisi bile zihnimden silinmişti.
Bu oyunu bana, zamanı geldiğinde Ali Suavi’nin kendisi esinledi ve yazdırdı diyerek doğa ötesi bir göndermede bulunacak değilim.
Fakat gizemli bir şeyler olduğunda da kuşku yok… Çünkü 2018 yılı ortalarında zihnimde bu fikir sanki kendiliğinden doğuverdi. Hemen ardından başta Hüseyin Çelik’in konuyla ilgili (kitaplığıma girişinin üzerinden yıllar geçmesine karşın bir kenarda okunmayı bekleyen) çok değerli akademik çalışması olmak üzere, başlıcaları Falih Rıfkı Atay’ın, Mithat Cemal Kuntay’ın yapıtlarıyla Ebuzziya Tevfik’in “Yeni Osmanlılar Tarihi” başlıklı anıları olmak üzere belli başlı kaynakları okuyup notlar alırken oyun da sanki kendiliğinden ete kemiğe bürünmekteydi… Nitekim 2019 ilkbaharında yazmaya koyulduğum giriş sahneleri beni de şaşırtan bir hızla birkaç ay içinde sonuca ulaştı…
Yaşarken ve trajik ölümü sonrasında bir övgü ve daha çok bir yergi sağanağı altında kalmış Ali Suavi’nin gerçek kişiliği, bugün bu ölümün üzerinden 150 yıla yakın bir süre geçmişken de hâlâ bilinmezliklerle örtülüdür.
Türkçü, Türkçeci, Osmanlıcı, dindar, laik, hem parlamento hem mutlakiyet yandaşı… Bunlara daha başka ve kimi kez karşıt sıfatlar da eklenebilir… Fakat ben her şeyden, hepsinden önce, bu kişilikte büyük bir vatansever gördüm.
Vatanının bağımsızlığı ve bu vatanda hukukun, adaletin üstünlüğü için gözünü budaktan, canını ateşten sakınmayan büyük, gerçek bir vatansever…
Oyunum Ali Suavi kişiliğini örten bilinmezlik perdesini bir ucundan kaldırarak gerçek bir vatanseverin, bir şehidin masum ve kahraman yüzüne gönülden bir sevgi ve minnet ışığı düşürmeyi başarırsa, bir ödevi yerine getirmiş olmanın iç huzurunu ve mutluluğunu duyacağım.
Ali Suavi için bir oyun yazmayı tasarladığımda hakkında bildiklerim herkesin bildiğinden pek fazla değildi. Yani çok az şey.
Fakat yine de haksızlık etmeyeyim kendime…
Çünkü kaynak taramasına başlayıp da örneğin Hilmi Ziya Ülken’in bir başyapıt olan “Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi”nde Ali Suavi bölümünü açtığımda, on yıl kadar önce bu kapsamlı incelemeyi sayfa kenarlarına notlar alarak nasıl didik didik okumuş olduğumu görerek şaşırdım. Oysa bu satırları okumuş olmayı anımsamak bir yana, söz konusu yapıtta böyle bir bölüm olduğunun bilgisi bile zihnimden silinmişti.
Bu oyunu bana, zamanı geldiğinde Ali Suavi’nin kendisi esinledi ve yazdırdı diyerek doğa ötesi bir göndermede bulunacak değilim.
Fakat gizemli bir şeyler olduğunda da kuşku yok… Çünkü 2018 yılı ortalarında zihnimde bu fikir sanki kendiliğinden doğuverdi. Hemen ardından başta Hüseyin Çelik’in konuyla ilgili (kitaplığıma girişinin üzerinden yıllar geçmesine karşın bir kenarda okunmayı bekleyen) çok değerli akademik çalışması olmak üzere, başlıcaları Falih Rıfkı Atay’ın, Mithat Cemal Kuntay’ın yapıtlarıyla Ebuzziya Tevfik’in “Yeni Osmanlılar Tarihi” başlıklı anıları olmak üzere belli başlı kaynakları okuyup notlar alırken oyun da sanki kendiliğinden ete kemiğe bürünmekteydi… Nitekim 2019 ilkbaharında yazmaya koyulduğum giriş sahneleri beni de şaşırtan bir hızla birkaç ay içinde sonuca ulaştı…
Yaşarken ve trajik ölümü sonrasında bir övgü ve daha çok bir yergi sağanağı altında kalmış Ali Suavi’nin gerçek kişiliği, bugün bu ölümün üzerinden 150 yıla yakın bir süre geçmişken de hâlâ bilinmezliklerle örtülüdür.
Türkçü, Türkçeci, Osmanlıcı, dindar, laik, hem parlamento hem mutlakiyet yandaşı… Bunlara daha başka ve kimi kez karşıt sıfatlar da eklenebilir… Fakat ben her şeyden, hepsinden önce, bu kişilikte büyük bir vatansever gördüm.
Vatanının bağımsızlığı ve bu vatanda hukukun, adaletin üstünlüğü için gözünü budaktan, canını ateşten sakınmayan büyük, gerçek bir vatansever…
Oyunum Ali Suavi kişiliğini örten bilinmezlik perdesini bir ucundan kaldırarak gerçek bir vatanseverin, bir şehidin masum ve kahraman yüzüne gönülden bir sevgi ve minnet ışığı düşürmeyi başarırsa, bir ödevi yerine getirmiş olmanın iç huzurunu ve mutluluğunu duyacağım.