Türkiye'de de Mehmet Fuat Köprülü ve öğrencileri DTCF'de 1940'lı yıllarda başlattıkları lisansüstü çalışmalarıyla Anadolu'daki Türk varlığı ve Selçuklu tarihi üzerine ciddi yayınlar yapmışlardır. Türk tarih tezini ilk olarak Selçuklu tarihi üzerinden savunmuşlardır. Onlara göre Türk tarihçiliğinin anahtarı Selçuklulardır. Bu yönden başlangıçtan günümüze kadarki büyük süreci Selçukluları bir mihenk taşı olarak görmek gerektiğini savundular ve başarılı da oldular. Osman Turan, Mehmet Altay Köymen gibi tarihçiler uluslararası düzeyde kabul edilen bir başarı yakaladılar.
Bu pencereden bakıldığında Tamara Talbot Rice'ın bu eseri, Selçuklu tarihine yönelik yeni bir ivme noktasıdır. Eser Batı tarihçiliği geleneği ve metodolojisi çerçevesinde iyi bir hazırlık neticesinde ve konuya hâkim bir noktadan hazırlanmıştır. Öncelikle Selçukluların kim olduğu, nereden geldikleri, tarihsel süreçleri, Anadolu'da niçin bulundukları ve mücadeleleri nesnel bir gözle ele alınıp değerlendirilmiştir. Bunların dışında Talbot Rice, birçok Batılı araştırmacıda görülen temel ön yargılardan uzak, komplekssiz bir biçimde Selçukluları bir uygarlık projesi olarak ele almıştır. Bu uygarlığı oluşturan parçaları sanat, edebiyat günlük hayat, kurumsal hayat, mimari, endüstri ve eğitim anlayışını dönemine göre oldukça ileri bir teknik ve yaklaşım ile değerlendirmiş ve bana göre müthiş bir başarı yakalamıştır. Bu açıdan baktığımızda eser gerçekten okumaya değerdir.
Türkiye'de de Mehmet Fuat Köprülü ve öğrencileri DTCF'de 1940'lı yıllarda başlattıkları lisansüstü çalışmalarıyla Anadolu'daki Türk varlığı ve Selçuklu tarihi üzerine ciddi yayınlar yapmışlardır. Türk tarih tezini ilk olarak Selçuklu tarihi üzerinden savunmuşlardır. Onlara göre Türk tarihçiliğinin anahtarı Selçuklulardır. Bu yönden başlangıçtan günümüze kadarki büyük süreci Selçukluları bir mihenk taşı olarak görmek gerektiğini savundular ve başarılı da oldular. Osman Turan, Mehmet Altay Köymen gibi tarihçiler uluslararası düzeyde kabul edilen bir başarı yakaladılar.
Bu pencereden bakıldığında Tamara Talbot Rice'ın bu eseri, Selçuklu tarihine yönelik yeni bir ivme noktasıdır. Eser Batı tarihçiliği geleneği ve metodolojisi çerçevesinde iyi bir hazırlık neticesinde ve konuya hâkim bir noktadan hazırlanmıştır. Öncelikle Selçukluların kim olduğu, nereden geldikleri, tarihsel süreçleri, Anadolu'da niçin bulundukları ve mücadeleleri nesnel bir gözle ele alınıp değerlendirilmiştir. Bunların dışında Talbot Rice, birçok Batılı araştırmacıda görülen temel ön yargılardan uzak, komplekssiz bir biçimde Selçukluları bir uygarlık projesi olarak ele almıştır. Bu uygarlığı oluşturan parçaları sanat, edebiyat günlük hayat, kurumsal hayat, mimari, endüstri ve eğitim anlayışını dönemine göre oldukça ileri bir teknik ve yaklaşım ile değerlendirmiş ve bana göre müthiş bir başarı yakalamıştır. Bu açıdan baktığımızda eser gerçekten okumaya değerdir.