Yüzyıllar boyunca Selçuklu ve Osmanlı coğrafyasında karşılıksız hizmetin abideleri olarak mektep, medrese, kervansaray, hamam, cami, aşevi gibi say›s›z vakıf eserleri yaptırlmıştı. Temelini inanc›ndan alan iyilik mayasıyla yoğrulmuş Anadolu, baştan başa çeşitli şefkat abideleri ile donatılmıştı. Bunlardan birisi de flifahanelerdi. Döneminin hastane yapıları olan bu müesselerde hangi din, dil ve ırktan olursa olsun insanlar ücretsiz tedavi ediliyordu. Gelip geçen yolcu, tüccar, garip ve kimsesizler için yaptırılmış şifa evleriydi.
İslam medeniyetinin ilk dönemlerinden itibaren şekillenen darüşşifalar, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de devam etmişti. Şifa evi, şifa kapısı, sıhhat yurdu, sağlık yurdu anlamına gelen şifahaneler, genellikle “darüşşifa” olarak anılmakla beraber tarihin çeşitli devirlerinde ve değişik coğrafyalarda bimarhane, maristan, darülafiye, darüssıhha, şifahane, bimaristan, şifaiyye, tımarhane olarak da adlandırılıyordu.
Selçuklu ve Osmanlı döneminde sultanlar vedevletin ileri gelenleri tarafından belli merkezlerde inşa edilen ve zengin vakıflarla desteklenen darüşşifalar, bir hayır kurumu olarakdevlete yük olmadan yüzyıllarca halkın sağlığınahizmet etmişlerdi. Avrupa'da, hastaların manastır köşelerinde rahipler tarafından tedaviye çalışıldığı bir dönemde, İslam aleminde hastaneler, din farkı gözetmeksizin hizmet veren müesseseler olarak çalışmaktaydı.
Kitaba, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde 12. yüzyıldan 19. yüzyılın ilk yarısına kadar yapılan, bugünkü sınırlarımız içinde olan ve ayakta kalabilen, bilinen, şifahane yapıları alınmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra yapılanlar ise artık hastane adını almakta ve modern pavyon sistemine göre yapılmaktadırlar.
Kitabımızda yer alan şifahaneler, mimarlık tarihi, tıp tarihi, sanat tarihi ve kültür tarihi açısından bir bütün olarak ele alınmıştır. Mevcut yapıların tamamı yerinde incelenmiş, metinler, eserler görülerek yazılmış, diğer uzman arkadaşların yazdığı yazılar da tekrar yerinde incelemelerle yeni bilgi ve fotoğraflarla desteklenmiştir.
Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde uygulanan tıp ve şifahanelerle ilgili genel bilgiler kitabın başında verilmiş, devamında ise tek tek şifahaneler anlatılmıştır. Tabii ki bu sahada söylenecek çok söz vardır, ancak biz burada sadece şifahane yapıları özelinde bilinen ve yeni tespit edilen bilgi ve görsellere yer verdik. Özellikle görsel zenginlik içerisinde güzel fotoğraflarla ve güzel bir tasarımla sunmaya çalıştık.
Yüzyıllar boyunca Selçuklu ve Osmanlı coğrafyasında karşılıksız hizmetin abideleri olarak mektep, medrese, kervansaray, hamam, cami, aşevi gibi say›s›z vakıf eserleri yaptırlmıştı. Temelini inanc›ndan alan iyilik mayasıyla yoğrulmuş Anadolu, baştan başa çeşitli şefkat abideleri ile donatılmıştı. Bunlardan birisi de flifahanelerdi. Döneminin hastane yapıları olan bu müesselerde hangi din, dil ve ırktan olursa olsun insanlar ücretsiz tedavi ediliyordu. Gelip geçen yolcu, tüccar, garip ve kimsesizler için yaptırılmış şifa evleriydi.
İslam medeniyetinin ilk dönemlerinden itibaren şekillenen darüşşifalar, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de devam etmişti. Şifa evi, şifa kapısı, sıhhat yurdu, sağlık yurdu anlamına gelen şifahaneler, genellikle “darüşşifa” olarak anılmakla beraber tarihin çeşitli devirlerinde ve değişik coğrafyalarda bimarhane, maristan, darülafiye, darüssıhha, şifahane, bimaristan, şifaiyye, tımarhane olarak da adlandırılıyordu.
Selçuklu ve Osmanlı döneminde sultanlar vedevletin ileri gelenleri tarafından belli merkezlerde inşa edilen ve zengin vakıflarla desteklenen darüşşifalar, bir hayır kurumu olarakdevlete yük olmadan yüzyıllarca halkın sağlığınahizmet etmişlerdi. Avrupa'da, hastaların manastır köşelerinde rahipler tarafından tedaviye çalışıldığı bir dönemde, İslam aleminde hastaneler, din farkı gözetmeksizin hizmet veren müesseseler olarak çalışmaktaydı.
Kitaba, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde 12. yüzyıldan 19. yüzyılın ilk yarısına kadar yapılan, bugünkü sınırlarımız içinde olan ve ayakta kalabilen, bilinen, şifahane yapıları alınmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra yapılanlar ise artık hastane adını almakta ve modern pavyon sistemine göre yapılmaktadırlar.
Kitabımızda yer alan şifahaneler, mimarlık tarihi, tıp tarihi, sanat tarihi ve kültür tarihi açısından bir bütün olarak ele alınmıştır. Mevcut yapıların tamamı yerinde incelenmiş, metinler, eserler görülerek yazılmış, diğer uzman arkadaşların yazdığı yazılar da tekrar yerinde incelemelerle yeni bilgi ve fotoğraflarla desteklenmiştir.
Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde uygulanan tıp ve şifahanelerle ilgili genel bilgiler kitabın başında verilmiş, devamında ise tek tek şifahaneler anlatılmıştır. Tabii ki bu sahada söylenecek çok söz vardır, ancak biz burada sadece şifahane yapıları özelinde bilinen ve yeni tespit edilen bilgi ve görsellere yer verdik. Özellikle görsel zenginlik içerisinde güzel fotoğraflarla ve güzel bir tasarımla sunmaya çalıştık.