Tarih küskünlerden bahsetmez. Millet hayatına yön veren hadislerde mühim rol oynamış nice şahsiyet vardır ki, herhangi bir sebeple bu rollerine devam edemedikleri için tarih sahnesinden çekilmek zorunda kalmışlardır. Bunlar, ancak o hadiseleri inceleyen, sayıca pek sınırlı uzmanlar tarafından tanınırlar. Yaptıkları hakkında bir kıymet hükmü vermek maksadıyla değil, yapılanlardaki paylarını küçümsememek içindir ki kendilerine adsız kahramanlar diyebileceğimiz bu insanların hâlet-i rûhiyelerindeki ortak taraf, küskünlüktür.Kaderin bu insanlara yeni bir vadide ilerleme imkanı vermemesi de onların unutulmalarını kolaylaştırır. Şerafettin Mağmumi, işte bu adsızların en tipik örneklerinden biridir.
(.....)
Tıbbiyedeki öğrenciliği sırasında, İttihat ve Terakki Cemiyetinin Hikmet Emin, Mehmet Reşit, İshak Sükuti ve Abdullah Cevdet ile birlikte ilk kurucuları arasında yer aldı, cemiyetin zabıt katipliğini üstlendi. Bundan dolayı soruşturma ve kovuşturmaya uğradıysa da cezası Sultan II. Abdülhamit tarafından affedildi.
İstanbul'da Haydarpaşa Hastahanesinde göreve başladıktan kısa bir müddet sonra, kolera salgınından ötürü, Bursa ve civarında (9 Eylül 1894), daha sonra ise Adana, Beyrut, Halep ve Şam vilayetlerinde görevlendirildi (Mayıs - Aralık 1895).
(.....)
2. Meşrutiyet'in ilanını takip eden günlerde, İstanbul'a geldiyse de artık İttihat ve Terakki Cemiyetinin başka ellerde ve muhalif kanattan Ahmet Rıza grubunun idari kadrolarda etkili olduğunu görmenin hüznüyle tekrar Kahire'ye döndü. 20 Temmuz 1927'de Kahire'de öldü, orada defnedildi.
Tarih küskünlerden bahsetmez. Millet hayatına yön veren hadislerde mühim rol oynamış nice şahsiyet vardır ki, herhangi bir sebeple bu rollerine devam edemedikleri için tarih sahnesinden çekilmek zorunda kalmışlardır. Bunlar, ancak o hadiseleri inceleyen, sayıca pek sınırlı uzmanlar tarafından tanınırlar. Yaptıkları hakkında bir kıymet hükmü vermek maksadıyla değil, yapılanlardaki paylarını küçümsememek içindir ki kendilerine adsız kahramanlar diyebileceğimiz bu insanların hâlet-i rûhiyelerindeki ortak taraf, küskünlüktür.Kaderin bu insanlara yeni bir vadide ilerleme imkanı vermemesi de onların unutulmalarını kolaylaştırır. Şerafettin Mağmumi, işte bu adsızların en tipik örneklerinden biridir.
(.....)
Tıbbiyedeki öğrenciliği sırasında, İttihat ve Terakki Cemiyetinin Hikmet Emin, Mehmet Reşit, İshak Sükuti ve Abdullah Cevdet ile birlikte ilk kurucuları arasında yer aldı, cemiyetin zabıt katipliğini üstlendi. Bundan dolayı soruşturma ve kovuşturmaya uğradıysa da cezası Sultan II. Abdülhamit tarafından affedildi.
İstanbul'da Haydarpaşa Hastahanesinde göreve başladıktan kısa bir müddet sonra, kolera salgınından ötürü, Bursa ve civarında (9 Eylül 1894), daha sonra ise Adana, Beyrut, Halep ve Şam vilayetlerinde görevlendirildi (Mayıs - Aralık 1895).
(.....)
2. Meşrutiyet'in ilanını takip eden günlerde, İstanbul'a geldiyse de artık İttihat ve Terakki Cemiyetinin başka ellerde ve muhalif kanattan Ahmet Rıza grubunun idari kadrolarda etkili olduğunu görmenin hüznüyle tekrar Kahire'ye döndü. 20 Temmuz 1927'de Kahire'de öldü, orada defnedildi.