Giyaseddin Keyhüsrev Konya'yı kardeşi Süleyman Şah'a bıraktıktan sonra uzun ve maceralı bir hayat yasamıştı.
Dokuz yıl sürecek bir gurbet hayatına başlayan Giyaseddin Keyhüsrev, Konya'dan Sis'e (Kozan) gitmiş ve orada Ermeni Kralı Leon tarafından karşılanmış ve büyük bir hüsnü kabul görmüş, Ermeni kralına emr-i maruf yaparak onun İslâmiyet ile şereflenmesini teklif ederek şöyle demişti:
Ey Kral Leon! Bir insanın gayesi dünya olursa, tehlike çanları çalıyor demektir. Biz dünya için yaratılmadık. Burada kalıcı da değiliz. İstesek bile bizi burada bırakmazlar. Dünyaya gönderiliş gayemiz, İslâmiyet'e inanarak ahiretimizi kazanmak içindir.?
Giyaseddin Keyhüsrev Konya'yı kardeşi Süleyman Şah'a bıraktıktan sonra uzun ve maceralı bir hayat yasamıştı.
Dokuz yıl sürecek bir gurbet hayatına başlayan Giyaseddin Keyhüsrev, Konya'dan Sis'e (Kozan) gitmiş ve orada Ermeni Kralı Leon tarafından karşılanmış ve büyük bir hüsnü kabul görmüş, Ermeni kralına emr-i maruf yaparak onun İslâmiyet ile şereflenmesini teklif ederek şöyle demişti:
Ey Kral Leon! Bir insanın gayesi dünya olursa, tehlike çanları çalıyor demektir. Biz dünya için yaratılmadık. Burada kalıcı da değiliz. İstesek bile bizi burada bırakmazlar. Dünyaya gönderiliş gayemiz, İslâmiyet'e inanarak ahiretimizi kazanmak içindir.?