Anılar, insanı tarihin yanılgılarından alır, kendisi yapar. Anılar, meraklı okuru yaşanan realiteden alır, derinleştirir, tecrübeli kılar ve geleceğe taşır. Anılar, tüm unutulmuşluklara, suskunluklara, ikiyüzlülüklere tanık olur, insanlığın kendisiyle yüzleşmesini sağlar. Elinizdeki kitapta aktarılan anılar da; olayların sadece içinde yer almakla kalmayıp, aynı zamanda sorumlusu ve sürükleyicisi olmuş; Kürtler adına Ortadoğu'da sürdürülen siyasete etkide bulunmuş; egemenlerin entrikaları ile karşılaşmış; Kürt aydınlanmasında, kurtuluş mücadelesinde saygın bir yere sahip olan; 1920'lerde Süleymaniye Kürt Kabinesi'nde yer alan, bir Kürt devrimcisi ve diplomat Refik Hilmi'nin kaleminden okumanın ayrıcalığını tattırıyor.
Dünya'da ilk kez savaş uçakları, 1. Dünya Savaşı'nda İngilizler tarafından Refik Hilmi'ninde yöneticilerinden biri olduğu Şeyh Mahmud Berzenci önderliğindeki Kürt hareketine karşı kullanıldı. Yine aynı savaş yıllarında icat edilen göz bombaları da yine Berzenci güçlerine karşı kullanılmıştı. Ancak bölgede ve dünyadaki etkili tüm kamuoyu bu durumu görmek istemedi. İstenen manda yönetimi ve Berzenci'nin "Kürdistan Kralı" olarak tanınması yönündeki talepler ise muazzam bir şiddetle karşılandı. En masumane istemlerin savunucuları "ayrılıkçılıkla" suçlandı, kelepçelenerek zindanlara atıldı. Bu gökkubbenin altında bir yudum özgürlük, Kürt'e layık görülmedi.
Şeyh Mahmud Berzenci'nin İngiliz emperyalizmine karşı tutuşturduğu savaşta Sovyetlerin desteğini talep ettiği mektubuna neden cevap verilmediğini, bugün eldeki verilerle yeniden yorumladığımızda bambaşka sonuçlara varılıyor. Arap yarım adasında 23 Arap devletini yaratan İngilizler, Kürtleri inkar eden devletlerle anlaşıp onlarla birlikte Kürt coğrafyasını paylaştı. Aynı devletler, aymazca kandilerini, "anti-emperyalist", Kürtleri ise "emperyalizmin işbirlikçisi" olarak ilan ettiler. Emperyalist devletlerin onayı ile Kürt coğrafyası ve ulusu parçalanıp bölüşülürken, Lozan'da TC'nin meşruiyetine imza koydular. Ancak her ne hikmetse, "Kürtler emperyalizmin uşağı", TC ise "emperyalizme karşı verdiği mücadele ile müslüman milletlerin önderi" derekesinde, kurmaca bir senaryo ile payelendirildi. Bugün de aynı gelenek, tüm yaşananlara rağmen aynı söylemi dillerine pelesenk etmekten vazgeçmiş değildir. Diğer yandan, 20. yüzyılda Ortadoğu'ya damgasını vuran Kürt düşmanlığı, 21. yüzyılda da devam ediyor. Sosyal bilimlerin ışığında derinleşmeksizin, ne yaşanan dönenmi tahlil edebilmek, ne de Ortadoğu ve Kürtlere ilişkin yanlış algılamalardan, yanılgılardan, aymazlıklardan kurtulabilmek mümkündür.
Tahran, Şam, İstanbul ya da Kahire... Ortadoğu'nun tüm siyasal merkezlerinde çeşitli görüşmeler yapan Refik Hilmi'nin elinizdeki kitabı, önemli tecrübeler ve tarihi anılar sergileyerek, geçmiş kadar, geleceğede ışık tutmaktadır. Bu yüzden, Refik Hilmi'nin "Anılar"ı, Kürtler açısından vazgeçilmez önemi haiz, Hasan Hişyar Serdi'nin "Görüş ve Anılar"; Ekrem Cemil Paşa'nın "Muhtasar Hayatım"; Kadri Cemil Paşa'nın "Doza Kürdistan"; Nureddin zaza'nın "Bir Kürt Olarak Yaşamım" ve İhsan Nuri Paşa'nın "Ağrı Dağı İsyanı" adlı otobiyografilerinin yanında yerini almıştır.
Anılar, insanı tarihin yanılgılarından alır, kendisi yapar. Anılar, meraklı okuru yaşanan realiteden alır, derinleştirir, tecrübeli kılar ve geleceğe taşır. Anılar, tüm unutulmuşluklara, suskunluklara, ikiyüzlülüklere tanık olur, insanlığın kendisiyle yüzleşmesini sağlar. Elinizdeki kitapta aktarılan anılar da; olayların sadece içinde yer almakla kalmayıp, aynı zamanda sorumlusu ve sürükleyicisi olmuş; Kürtler adına Ortadoğu'da sürdürülen siyasete etkide bulunmuş; egemenlerin entrikaları ile karşılaşmış; Kürt aydınlanmasında, kurtuluş mücadelesinde saygın bir yere sahip olan; 1920'lerde Süleymaniye Kürt Kabinesi'nde yer alan, bir Kürt devrimcisi ve diplomat Refik Hilmi'nin kaleminden okumanın ayrıcalığını tattırıyor.
Dünya'da ilk kez savaş uçakları, 1. Dünya Savaşı'nda İngilizler tarafından Refik Hilmi'ninde yöneticilerinden biri olduğu Şeyh Mahmud Berzenci önderliğindeki Kürt hareketine karşı kullanıldı. Yine aynı savaş yıllarında icat edilen göz bombaları da yine Berzenci güçlerine karşı kullanılmıştı. Ancak bölgede ve dünyadaki etkili tüm kamuoyu bu durumu görmek istemedi. İstenen manda yönetimi ve Berzenci'nin "Kürdistan Kralı" olarak tanınması yönündeki talepler ise muazzam bir şiddetle karşılandı. En masumane istemlerin savunucuları "ayrılıkçılıkla" suçlandı, kelepçelenerek zindanlara atıldı. Bu gökkubbenin altında bir yudum özgürlük, Kürt'e layık görülmedi.
Şeyh Mahmud Berzenci'nin İngiliz emperyalizmine karşı tutuşturduğu savaşta Sovyetlerin desteğini talep ettiği mektubuna neden cevap verilmediğini, bugün eldeki verilerle yeniden yorumladığımızda bambaşka sonuçlara varılıyor. Arap yarım adasında 23 Arap devletini yaratan İngilizler, Kürtleri inkar eden devletlerle anlaşıp onlarla birlikte Kürt coğrafyasını paylaştı. Aynı devletler, aymazca kandilerini, "anti-emperyalist", Kürtleri ise "emperyalizmin işbirlikçisi" olarak ilan ettiler. Emperyalist devletlerin onayı ile Kürt coğrafyası ve ulusu parçalanıp bölüşülürken, Lozan'da TC'nin meşruiyetine imza koydular. Ancak her ne hikmetse, "Kürtler emperyalizmin uşağı", TC ise "emperyalizme karşı verdiği mücadele ile müslüman milletlerin önderi" derekesinde, kurmaca bir senaryo ile payelendirildi. Bugün de aynı gelenek, tüm yaşananlara rağmen aynı söylemi dillerine pelesenk etmekten vazgeçmiş değildir. Diğer yandan, 20. yüzyılda Ortadoğu'ya damgasını vuran Kürt düşmanlığı, 21. yüzyılda da devam ediyor. Sosyal bilimlerin ışığında derinleşmeksizin, ne yaşanan dönenmi tahlil edebilmek, ne de Ortadoğu ve Kürtlere ilişkin yanlış algılamalardan, yanılgılardan, aymazlıklardan kurtulabilmek mümkündür.
Tahran, Şam, İstanbul ya da Kahire... Ortadoğu'nun tüm siyasal merkezlerinde çeşitli görüşmeler yapan Refik Hilmi'nin elinizdeki kitabı, önemli tecrübeler ve tarihi anılar sergileyerek, geçmiş kadar, geleceğede ışık tutmaktadır. Bu yüzden, Refik Hilmi'nin "Anılar"ı, Kürtler açısından vazgeçilmez önemi haiz, Hasan Hişyar Serdi'nin "Görüş ve Anılar"; Ekrem Cemil Paşa'nın "Muhtasar Hayatım"; Kadri Cemil Paşa'nın "Doza Kürdistan"; Nureddin zaza'nın "Bir Kürt Olarak Yaşamım" ve İhsan Nuri Paşa'nın "Ağrı Dağı İsyanı" adlı otobiyografilerinin yanında yerini almıştır.