Ankara - İstanbul Karatreni

Stok Kodu:
9779753169128
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
135
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2001-08
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9779753169128
408635
Ankara - İstanbul Karatreni
Ankara - İstanbul Karatreni
5.00

İnsanlardaki kederin dem vaktini şehirlere kim söyler? Elbette ki uyumsuz bir keder içindeki şairler. O, alacakaranlık bir ülkede doğduğunun bilincindeydi, Alacakaranlıktaki Ülke'yi yazdı. Uyumsuz benliğini ve insanın kalbine kalbine işleyen yağmurlarla ıslandığı şehrini şiirle güzelleştirdi. Karamsarlığı yüzünden umutsuzlukla itham edildi. Oysa onun kusuru , sadece iyimser olmamasıydı. Umutluydu, ama kendine ve etrafına kahredecek, bununla yetinmeyip bir de kastedecek kadar sorgulayıcıydı. Bir ilkyaz günü şehrini terk edip Bostancı istasyonunda trenden indi. Hava soğuktu. Ankara' dan trene binerken küçük bir su şişesine hazırladığı votka- soda karışımı sıfırı tüketmişti. Onu karşılayan arkadaşını sımsıkı kucaklamıştı ve bir yerlere yağmur yağıyordu. Artık ne sılası vardı, ne de gurbeti. Bilin ki Akdeniz'in kültür havzasının bir yanında Albert Camus yürüyorsa, öbür yanında Ahmet Erhan kulaç atıyordur. Ortadoğu'nun serkeş dağlarının bir yamacından Halil Cibran iniyorsa, öbür yamacında Ahmet Erhan kuşlarla cıvıldaşıyordur. Ahmet Erhan, evrensel yalnızlığın şairi, hayatının kıyısındaki denemeleriyle...

İnsanlardaki kederin dem vaktini şehirlere kim söyler? Elbette ki uyumsuz bir keder içindeki şairler. O, alacakaranlık bir ülkede doğduğunun bilincindeydi, Alacakaranlıktaki Ülke'yi yazdı. Uyumsuz benliğini ve insanın kalbine kalbine işleyen yağmurlarla ıslandığı şehrini şiirle güzelleştirdi. Karamsarlığı yüzünden umutsuzlukla itham edildi. Oysa onun kusuru , sadece iyimser olmamasıydı. Umutluydu, ama kendine ve etrafına kahredecek, bununla yetinmeyip bir de kastedecek kadar sorgulayıcıydı. Bir ilkyaz günü şehrini terk edip Bostancı istasyonunda trenden indi. Hava soğuktu. Ankara' dan trene binerken küçük bir su şişesine hazırladığı votka- soda karışımı sıfırı tüketmişti. Onu karşılayan arkadaşını sımsıkı kucaklamıştı ve bir yerlere yağmur yağıyordu. Artık ne sılası vardı, ne de gurbeti. Bilin ki Akdeniz'in kültür havzasının bir yanında Albert Camus yürüyorsa, öbür yanında Ahmet Erhan kulaç atıyordur. Ortadoğu'nun serkeş dağlarının bir yamacından Halil Cibran iniyorsa, öbür yamacında Ahmet Erhan kuşlarla cıvıldaşıyordur. Ahmet Erhan, evrensel yalnızlığın şairi, hayatının kıyısındaki denemeleriyle...

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat