* Sabah akşam sırıta sırıta, “Pozitifim, pozitif evrene açığım, orayı burayı selamlıyorum” diye yaşayanları samimi bulmuyorum. Sinirlerin, bağırır, üzülür, ağlar, mutlu olur ve seviniriz. Bu döngü böyle devam eder. Neymiş üzülmeyinmiş, üzülmeyi erteleyinmiş! Peh… Üzülmüyorsanız şunu bilin ki, acı ama ne yazık ki hiç mutlu olamamışsınız, hiç!
* Ne istersen olur, hayal ettiğini yaşarsın darken burada yaşanılan kötülüklerin sorumlusu olarak da seni gösteriyorlar. Dünya nüfusunun yarısı savaşı, şiddeti, tecavüzü, hırsızlığı, açlığı, susuzluğu istiyor buna göre…
* Kişisel gelişimci guruldayanlarımız diyor ki; “Ben sizin gibi aptalları yolmaya yemin ettim (Ayy pardon bir istedim, evrene bi şey ettim) ee siz de gelip bana bir çırpıda bir tomar parayı veriyorsunuz. Bir de üstüne ücretli seminerlerim, kitaplarım, onlar bunlar, ohh bak ben nasıl dilemeyi biliyorum. İstiyorum ve alıyorum!”
* İç çatışmalarınız hazımsızlıklarınız dışa yansır, hayatınızdaki yerini bulur. Kaos ortamına dönüşür hayatınız. O yüzden çok yüksekten uçmayacak, eldekiyle idare edip, kötünün iyisini bulacaksınız ve en önemlisi vicdansız olmayacaksınız.
* Sokak hayvanları için koyduğumuz mama-su kaplarını adice tekmeleyip çöp niyetine kullanıp, sırf buna mesai harcıyorlar. Oysa yanı başında adam kesseniz çıtları çıkmıyor. Ve yollar sümük, balgam gibi insan atıklarıyla dolu!
* Arıları yok etmek için kullandığınız, ayy pardon! Tarımda kullandığınız ama yanlışlıkla arıları da katlettiğiniz kimyasallar, ilaçlar ve bu arada tüm börtü böceği de…
* Öz toprak kaldı mı ki katıksız organik olsun yetişenler? Tarım-Zirai ilaç kükürt yoksa, insan işi bedenden çürümüş etlerden kalan gaz var, kalıntılar var!
* Bir bayram bitmeden diğeri, iki ay evvelden yılbaşı telaşı, o bitiyor yazlıklar, yaz başı kışlıklar, koştur koştur… Önce haldır haldır zamanı ileri tuşuna basarak sizi yaşlandırıyorlar, sonra o yaşlılıklar için bin bir çeşit krem, serum, maskeler icat ediyorlar. Hani önce hasta edip sonra bunlara çare diye zenginleşen ilaç sektörü gibi…
* Sabah akşam sırıta sırıta, “Pozitifim, pozitif evrene açığım, orayı burayı selamlıyorum” diye yaşayanları samimi bulmuyorum. Sinirlerin, bağırır, üzülür, ağlar, mutlu olur ve seviniriz. Bu döngü böyle devam eder. Neymiş üzülmeyinmiş, üzülmeyi erteleyinmiş! Peh… Üzülmüyorsanız şunu bilin ki, acı ama ne yazık ki hiç mutlu olamamışsınız, hiç!
* Ne istersen olur, hayal ettiğini yaşarsın darken burada yaşanılan kötülüklerin sorumlusu olarak da seni gösteriyorlar. Dünya nüfusunun yarısı savaşı, şiddeti, tecavüzü, hırsızlığı, açlığı, susuzluğu istiyor buna göre…
* Kişisel gelişimci guruldayanlarımız diyor ki; “Ben sizin gibi aptalları yolmaya yemin ettim (Ayy pardon bir istedim, evrene bi şey ettim) ee siz de gelip bana bir çırpıda bir tomar parayı veriyorsunuz. Bir de üstüne ücretli seminerlerim, kitaplarım, onlar bunlar, ohh bak ben nasıl dilemeyi biliyorum. İstiyorum ve alıyorum!”
* İç çatışmalarınız hazımsızlıklarınız dışa yansır, hayatınızdaki yerini bulur. Kaos ortamına dönüşür hayatınız. O yüzden çok yüksekten uçmayacak, eldekiyle idare edip, kötünün iyisini bulacaksınız ve en önemlisi vicdansız olmayacaksınız.
* Sokak hayvanları için koyduğumuz mama-su kaplarını adice tekmeleyip çöp niyetine kullanıp, sırf buna mesai harcıyorlar. Oysa yanı başında adam kesseniz çıtları çıkmıyor. Ve yollar sümük, balgam gibi insan atıklarıyla dolu!
* Arıları yok etmek için kullandığınız, ayy pardon! Tarımda kullandığınız ama yanlışlıkla arıları da katlettiğiniz kimyasallar, ilaçlar ve bu arada tüm börtü böceği de…
* Öz toprak kaldı mı ki katıksız organik olsun yetişenler? Tarım-Zirai ilaç kükürt yoksa, insan işi bedenden çürümüş etlerden kalan gaz var, kalıntılar var!
* Bir bayram bitmeden diğeri, iki ay evvelden yılbaşı telaşı, o bitiyor yazlıklar, yaz başı kışlıklar, koştur koştur… Önce haldır haldır zamanı ileri tuşuna basarak sizi yaşlandırıyorlar, sonra o yaşlılıklar için bin bir çeşit krem, serum, maskeler icat ediyorlar. Hani önce hasta edip sonra bunlara çare diye zenginleşen ilaç sektörü gibi…