Uzun süre Doğu edebiyatını yalnızca Binbir Gece Masalları üzerinden tanıyan Batı'nın klasik imge ve kalıpların ötesinde gerçek bir edebiyat araştırmasıdır ünlü doğubilimci Hamilton Gibb'in bu kitabı. Çok geniş bir sahaya yayılan edebî verimleri yalnızca bir millete hasrederek değil, Arapçanın Bağdat'tan Endülüs'e Mağrip ülkelerinden Sicilya'ya uzanan yolculuğunu, geçtiği güzergahlarda derin izler bırakan edebî zenginliğini tek tek ayrıntılandırmaktadır. Gibb'in bu çalışması takdire değerdir.
Çünkü yalnızca standart edebî çözümlemeleri tercih etmemiş, örneğin yaşam kalıplarına inerek göçebe bir hayat tarzından nasıl böylesine zengin bir dilin ortaya çıktığını açıklamaya çalışmıştır. Kitap aynı zamanda yaptığı kültürel okumayla da dikkat çekicidir. Bedevîliğin, iklimin, yeknesaklığın, inancın, sonsuz bekleyişin, çölün, kumun ve serabın oynadığı mucizevî etkiye de birçok satırında değinmektedir.
Gibb, tarih ve edebiyatın sürekli birbirini beslediği bir ortamda başta şiir ve nesir olmak üzere belli başlı edebî akımlara yer vermekte, onları tanımlamakta, neden ve sonuçlarıyla birlikte izah etmekte, öncesini ve sonrasını göstermektedir. Bu çerçeveden bakıldığında dillerin farklılığına rağmen duyuş ve düşünce kalıplarının ortaklığı, şair ve düşünürleri birbirine daha çok yaklaştıran edebiyatın evrenselliğini bir kez daha kanıtlamaktadır.
Uzun süre Doğu edebiyatını yalnızca Binbir Gece Masalları üzerinden tanıyan Batı'nın klasik imge ve kalıpların ötesinde gerçek bir edebiyat araştırmasıdır ünlü doğubilimci Hamilton Gibb'in bu kitabı. Çok geniş bir sahaya yayılan edebî verimleri yalnızca bir millete hasrederek değil, Arapçanın Bağdat'tan Endülüs'e Mağrip ülkelerinden Sicilya'ya uzanan yolculuğunu, geçtiği güzergahlarda derin izler bırakan edebî zenginliğini tek tek ayrıntılandırmaktadır. Gibb'in bu çalışması takdire değerdir.
Çünkü yalnızca standart edebî çözümlemeleri tercih etmemiş, örneğin yaşam kalıplarına inerek göçebe bir hayat tarzından nasıl böylesine zengin bir dilin ortaya çıktığını açıklamaya çalışmıştır. Kitap aynı zamanda yaptığı kültürel okumayla da dikkat çekicidir. Bedevîliğin, iklimin, yeknesaklığın, inancın, sonsuz bekleyişin, çölün, kumun ve serabın oynadığı mucizevî etkiye de birçok satırında değinmektedir.
Gibb, tarih ve edebiyatın sürekli birbirini beslediği bir ortamda başta şiir ve nesir olmak üzere belli başlı edebî akımlara yer vermekte, onları tanımlamakta, neden ve sonuçlarıyla birlikte izah etmekte, öncesini ve sonrasını göstermektedir. Bu çerçeveden bakıldığında dillerin farklılığına rağmen duyuş ve düşünce kalıplarının ortaklığı, şair ve düşünürleri birbirine daha çok yaklaştıran edebiyatın evrenselliğini bir kez daha kanıtlamaktadır.