Bâbil ülkesinde zalim bir hükümdar vardı. Onun adı Nemrut'tu. Allah'ın kendisine verdiği nimetlere şükretmedi. Böbürlendi, büyüklendi. Kendisinde bir güçkuvvet var olduğunu zannetti. Nefsine ve şeytana uydu.
Nimetlerin gerçek sahibini arayıp bulmak, O'na kul olmak yerine, kendi ilahlığını ilan etti.
İlahlığını insanlara kabul ettirmek için, sarayının önüne buğday çuvallarını yığdırdı. Memlekette kıtlık vardı. İhtiyacı olan insanlar gelip Kral'dan bir şey istediklerinde:
- Benim tanrılığımı kabul edin, bütün ihtiyacınızı karşılayayım!., derdi.
Kabul etmeyenler boş dönerlerdi. Kabul edenler, istediklerinden, istedikleri kadar alırlardı. Menfaat düşkünü, makam ve mevki heveslisi birçok insan onun etrafında yer aldı. Yaptığı bütün zulüm ve haksızlıklarda onu övdüler. O da zalimliğini ve gaddarlığını daha da artırdı.
Bâbil ülkesinde zalim bir hükümdar vardı. Onun adı Nemrut'tu. Allah'ın kendisine verdiği nimetlere şükretmedi. Böbürlendi, büyüklendi. Kendisinde bir güçkuvvet var olduğunu zannetti. Nefsine ve şeytana uydu.
Nimetlerin gerçek sahibini arayıp bulmak, O'na kul olmak yerine, kendi ilahlığını ilan etti.
İlahlığını insanlara kabul ettirmek için, sarayının önüne buğday çuvallarını yığdırdı. Memlekette kıtlık vardı. İhtiyacı olan insanlar gelip Kral'dan bir şey istediklerinde:
- Benim tanrılığımı kabul edin, bütün ihtiyacınızı karşılayayım!., derdi.
Kabul etmeyenler boş dönerlerdi. Kabul edenler, istediklerinden, istedikleri kadar alırlardı. Menfaat düşkünü, makam ve mevki heveslisi birçok insan onun etrafında yer aldı. Yaptığı bütün zulüm ve haksızlıklarda onu övdüler. O da zalimliğini ve gaddarlığını daha da artırdı.