Arkeolojik Veriler Işığında Türkiye'nin En Eski Kültürleri M.Ö 1.000.000 - 550

Stok Kodu:
9786053963578
Boyut:
19.00x21.00
Sayfa Sayısı:
388
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-11
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Orijinal Adı:
Ancient Turkey - Routledge -2009
9786053963578
456871
Arkeolojik Veriler Işığında Türkiye'nin En Eski Kültürleri
Arkeolojik Veriler Işığında Türkiye'nin En Eski Kültürleri M.Ö 1.000.000 - 550
70.00

Ülkemizin kültür mirası, uygarlık tarihinin çok küçük bir dilimini temsil eden ve daha çok kolay algılanır anıt yapıların bulunduğu Efes, Bergama, Boğazköy gibi büyük ören yerleriyle özdeşleşmiştir. Buna karşın görkemli uygarlıkların nasıl geliştiğini ortaya koyan, onların önaşamalarını temsil eden dönemler göz ardı edilmiş, çalışmalar Erken Cumhuriyet Dönemi'nde kazısı yapılan Alişar, Alacahöyük, Troya gibi birkaç kazı yeriyle sınırlı kalmıştır. Araştırmaların sınırlılığı, uygarlığın gelişim sürecinin öğrenilip benimsenmesini engellemiş, kalıp bilgilerin ezberleme düzeyinde kalmasına neden olmuştur. Anadolu arkeolojisi 1950'li yıllardan sonra çok az yeni bilginin üretildiği durağan bir döneme girmiştir. Oysa bu süreç içinde çevremizdeki ülkeler arkeolojiye önem vermiş, çok sayıda yeni yer kazılmış ve varlığı önceden bilinmeyen kültürlerin izleri ortaya çıkarılmıştır. Bu süreçte Anadolu'nun tarihöncesi ve öntarih çağları, Balkan, Ege ve Yakındoğu uygarlıklarının gölgesinde kalarak önemsizleşmiştir. Bununla birlikte 1968 Keban Baraj Alanı kurtarma kazılarının getirdiği ivme ve heyecan giderek tüm ülkeye yayılmış ve Türkiye'de bir “arkeoloji patlaması” yaşanmıştır. Türkiye halen, bölgesinin arkeolojik bakımdan en az araştırmış ülkesi konumundadır; bazı bölgelerimizin geçmişiyle ilgili hiçbir bilgimiz olmadığı gibi, ülkemizin topraklarında gelişen birçok özgün kültürü de ancak yeni yeni tanımaya başladık. Araştırmaların bu kısıtlılığına karşın son 20-30 yıl içinde ortaya çıkan sonuçlar, dünya uygarlığının gelişim sürecine bakışımızı tümüyle değiştirecek kadar önemli ve çarpıcı olmuş, düşünce sistemimizi zorlamaya başlamıştır.

Ülkemizin kültür mirası, uygarlık tarihinin çok küçük bir dilimini temsil eden ve daha çok kolay algılanır anıt yapıların bulunduğu Efes, Bergama, Boğazköy gibi büyük ören yerleriyle özdeşleşmiştir. Buna karşın görkemli uygarlıkların nasıl geliştiğini ortaya koyan, onların önaşamalarını temsil eden dönemler göz ardı edilmiş, çalışmalar Erken Cumhuriyet Dönemi'nde kazısı yapılan Alişar, Alacahöyük, Troya gibi birkaç kazı yeriyle sınırlı kalmıştır. Araştırmaların sınırlılığı, uygarlığın gelişim sürecinin öğrenilip benimsenmesini engellemiş, kalıp bilgilerin ezberleme düzeyinde kalmasına neden olmuştur. Anadolu arkeolojisi 1950'li yıllardan sonra çok az yeni bilginin üretildiği durağan bir döneme girmiştir. Oysa bu süreç içinde çevremizdeki ülkeler arkeolojiye önem vermiş, çok sayıda yeni yer kazılmış ve varlığı önceden bilinmeyen kültürlerin izleri ortaya çıkarılmıştır. Bu süreçte Anadolu'nun tarihöncesi ve öntarih çağları, Balkan, Ege ve Yakındoğu uygarlıklarının gölgesinde kalarak önemsizleşmiştir. Bununla birlikte 1968 Keban Baraj Alanı kurtarma kazılarının getirdiği ivme ve heyecan giderek tüm ülkeye yayılmış ve Türkiye'de bir “arkeoloji patlaması” yaşanmıştır. Türkiye halen, bölgesinin arkeolojik bakımdan en az araştırmış ülkesi konumundadır; bazı bölgelerimizin geçmişiyle ilgili hiçbir bilgimiz olmadığı gibi, ülkemizin topraklarında gelişen birçok özgün kültürü de ancak yeni yeni tanımaya başladık. Araştırmaların bu kısıtlılığına karşın son 20-30 yıl içinde ortaya çıkan sonuçlar, dünya uygarlığının gelişim sürecine bakışımızı tümüyle değiştirecek kadar önemli ve çarpıcı olmuş, düşünce sistemimizi zorlamaya başlamıştır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat