"Divan şiiri, edebiyetımızın bir has bahçesi gibidir. Bu zaman ve bu iklim içinde her his ve her fikir, klasik bir zevkle duyulur, incelmiş bir üslubla yazılır ve üstadane bir eda ile söylenirdi. Öyle ki bu edebiyatı, beş beş buçuk asırlık şairlerimiz, şiirlerinin kalıpları, vezin ve kafiyeleri içine gönüllerinin, ruhlarının seslerini neylere üfler gibi üfleye üfleye büyülemişlerdir. İşte böyle her mısra, erişmek istedikleri kemali bulunca, onlar da 'eş'arı böyle söyler üstad söyleyince' derlerdi. Her mısraları bir icmal olan bu klasik şairler hiçbir zaman acele ve ihmal ile değil de her zaman dikkat ve itina ile okunmak isterler." 15. yy başından 20. yy ortasına kadar gelen süreçte divan şiirinden ve Batılılaşma dönemi şairlerinden aşk üstüne söylenmiş mısralar ve beyitler. İnce bir zevkin imbiğinden süzülmüş bir seçki ya da güldeste geleneğinin ilginç bir halkası.
"Divan şiiri, edebiyetımızın bir has bahçesi gibidir. Bu zaman ve bu iklim içinde her his ve her fikir, klasik bir zevkle duyulur, incelmiş bir üslubla yazılır ve üstadane bir eda ile söylenirdi. Öyle ki bu edebiyatı, beş beş buçuk asırlık şairlerimiz, şiirlerinin kalıpları, vezin ve kafiyeleri içine gönüllerinin, ruhlarının seslerini neylere üfler gibi üfleye üfleye büyülemişlerdir. İşte böyle her mısra, erişmek istedikleri kemali bulunca, onlar da 'eş'arı böyle söyler üstad söyleyince' derlerdi. Her mısraları bir icmal olan bu klasik şairler hiçbir zaman acele ve ihmal ile değil de her zaman dikkat ve itina ile okunmak isterler." 15. yy başından 20. yy ortasına kadar gelen süreçte divan şiirinden ve Batılılaşma dönemi şairlerinden aşk üstüne söylenmiş mısralar ve beyitler. İnce bir zevkin imbiğinden süzülmüş bir seçki ya da güldeste geleneğinin ilginç bir halkası.