Belleğin karanlık kuyusuna yolculuk
Filiz Özdem'den yeni bir roman: Aşk Meçhule Yürür
YKY okurlarının, çoçuklara yönelik eserleriyle olduğu kadar Korku Benim Sahibim, Düş Hırkası ve Yalan Sureleri'nden oluşan “Veda Üçlemesi”yle ve Rüya Bekleyen Adam adlı romanlarıyla tanıdıkları Filiz Özdem, yeni romanı Aşk Meçhule Yürür'de, “Deniz çekildiği zaman, nasıl ki kumsalda görmediğimiz bir sürü şey açığa çıkarsa, akıl çekildiği zaman da hayat başka türlü görünebilir insana” diyen kahramanı Mercan'la belleğin karanlık kuyusuna bakıyor.
Roman, artık var olmayan bir geçmişle henüz var olmamış bir geleceğin arasına sıkışıp kalmış, “neşe ile keder, korku ile cesaret, varlık ile yokluk arasında gidip gelen” incinmiş bir kadının hatıralarını taşıyor okura: “Ya ifrat ya tefrit” diyen, “başka türlü biri” olmanın dayanılmaz ağırlığıyla bir türlü hayata karışamayan Mercan'ın eğilip bükülen “ayarsız” belleği, “akıl çekildiğinde” geride kalanlarla bileniyor; varoluş, keskin bir bıçağa dönüşüyor. Geçmişin lime lime ipliklerini kelimelerin merhametli dokuşlarıyla onaran Filiz Özdem, Aşk Meçhule Yürür'de varoluşun belleğini sorguluyor; çocukluğun ve aşkın karanlık kuyusunda bulduğu o ağır demir kapıyı, kıldan ince kılıçtan keskin bir soruyla çalıyor: “Hatırladıkların kadar mısın, unutmadıkların kadar mı?”
Belleğin karanlık kuyusuna yolculuk
Filiz Özdem'den yeni bir roman: Aşk Meçhule Yürür
YKY okurlarının, çoçuklara yönelik eserleriyle olduğu kadar Korku Benim Sahibim, Düş Hırkası ve Yalan Sureleri'nden oluşan “Veda Üçlemesi”yle ve Rüya Bekleyen Adam adlı romanlarıyla tanıdıkları Filiz Özdem, yeni romanı Aşk Meçhule Yürür'de, “Deniz çekildiği zaman, nasıl ki kumsalda görmediğimiz bir sürü şey açığa çıkarsa, akıl çekildiği zaman da hayat başka türlü görünebilir insana” diyen kahramanı Mercan'la belleğin karanlık kuyusuna bakıyor.
Roman, artık var olmayan bir geçmişle henüz var olmamış bir geleceğin arasına sıkışıp kalmış, “neşe ile keder, korku ile cesaret, varlık ile yokluk arasında gidip gelen” incinmiş bir kadının hatıralarını taşıyor okura: “Ya ifrat ya tefrit” diyen, “başka türlü biri” olmanın dayanılmaz ağırlığıyla bir türlü hayata karışamayan Mercan'ın eğilip bükülen “ayarsız” belleği, “akıl çekildiğinde” geride kalanlarla bileniyor; varoluş, keskin bir bıçağa dönüşüyor. Geçmişin lime lime ipliklerini kelimelerin merhametli dokuşlarıyla onaran Filiz Özdem, Aşk Meçhule Yürür'de varoluşun belleğini sorguluyor; çocukluğun ve aşkın karanlık kuyusunda bulduğu o ağır demir kapıyı, kıldan ince kılıçtan keskin bir soruyla çalıyor: “Hatırladıkların kadar mısın, unutmadıkların kadar mı?”