“O gün yine bir şeyler karaladım. Üç dört sayfadan fazlası etmemişti şimdiye kadar, tereddüt yüzünden. Tereddüt sıradan insanlar yüzünden vardı bu dünyada. Ne yazık ki onlar yönetiyordu ülkeleri, dünyayı. Çoğunluk onlardaydı ve gün geçtikçe çoğalıyorlardı. Onlar sıradan, ortalama insanlardı. Onlar düşünmeyi bilmez, gerçekle ilgilenmezlerdi, gerçek değillerdi. Ruhları yoktu, orada gerçekten oturmuyor, gerçekten konuşmuyor, gerçekten sevişmiyorlardı, yüzde yüzleriyle orada değillerdi hiçbir zaman. Eksiklerdi, dinlemesi eksikti, sevmesi eksikti, ruhları eksikti. Ve bununla barışıklardı da. Kendi sevemediği için inanmaz ve yüzde yüzüyle sevmezdi. Farklı olanları dışlamışlardı. Başıboş uygarlıklar kurup yıkmışlardı. Savaşlar yapmışlardı. Onların dünyasındaydık, savaşların dünyasındaydık. Direnmek her zaman kolay olmazdı…”
“O gün yine bir şeyler karaladım. Üç dört sayfadan fazlası etmemişti şimdiye kadar, tereddüt yüzünden. Tereddüt sıradan insanlar yüzünden vardı bu dünyada. Ne yazık ki onlar yönetiyordu ülkeleri, dünyayı. Çoğunluk onlardaydı ve gün geçtikçe çoğalıyorlardı. Onlar sıradan, ortalama insanlardı. Onlar düşünmeyi bilmez, gerçekle ilgilenmezlerdi, gerçek değillerdi. Ruhları yoktu, orada gerçekten oturmuyor, gerçekten konuşmuyor, gerçekten sevişmiyorlardı, yüzde yüzleriyle orada değillerdi hiçbir zaman. Eksiklerdi, dinlemesi eksikti, sevmesi eksikti, ruhları eksikti. Ve bununla barışıklardı da. Kendi sevemediği için inanmaz ve yüzde yüzüyle sevmezdi. Farklı olanları dışlamışlardı. Başıboş uygarlıklar kurup yıkmışlardı. Savaşlar yapmışlardı. Onların dünyasındaydık, savaşların dünyasındaydık. Direnmek her zaman kolay olmazdı…”