Kimileri de kederi ya da kaderi kenara iterek “Vazgeçmiyorum” deyip yoluna devam etti.
Asla Vazgeçmemek herkesin başarmak istediği bir şeydir. Ancak bazı insanlar bu güce sahiptir. Çoğu kişi bunun öneminden bahseder, nasıl yapıldığına dair yaşam hikayeleri anlatır. Sonuç olarak çok az insanın başardığı Asla Vazgeçmemeyi herkes konuşur, öyle olmak ister, ancak vazgeçenlerden olur.
Asla Vazgeçmeyenlerden olmak ister misin?
Bu bir irade gücü mü?
Yaşam felsefesi mi?
Bilgelik mi?
Asla Vazgeçmeyenlerde panik atak, depresyon gibi psikolojik bozukluklar neden az görülüyor?
Onlar asla vazgeçmemek uğruna sahip oldukları birçok şeyden mahrum kaldılar. Arzularına gem vurdular. Takdir görmediler, eleştirildiler, yalnız bırakıldılar, ancak yollarına devam ettiler.
Asla Vazgeçmemek için disiplinlerini kaybetmediler. Yoruldular, yorgunluklarına aldırmadılar. Dinlenirken dahi yorulmayı özlediler. Disiplinli olabilmek onlar için bir ideal değildi; yemek, içmek, uyumak gibi en temel davranışlar haline gelmişti.
Kimi zaman acı çektiler, kimi zaman da bu acılar yaşamlarında trajedi haline geldi. Ancak her şeye rağmen tüm yaşanılanların bir anlamı olmalıydı, bu anlamı bulabilmek için yollarına devam ettiler.
Asla Vazgeçmemek insanın en büyük içsel yolculuğudur. Hedef vazgeçilmemiş olana ulaşmak değildir. Bu yolculukta keyifle ilerleyebilmektir.
Hacılar tüm yolculukları boyunca son noktaya ulaşmanın motivasyonuyla ilerler. Ara duraklarda hep gelecekte onları bekleyen, hacı olacakları yeri hayal ederler. Geçilen yerlerin, orada yaşanılanların pek de önemi yoktur.
Göçebeler de yolculuk yapar. Mola verdikleri duraklarda geçtikleri yerlerin güzelliklerini düşünürler. Ve sadece bir sonraki duraklarını planlayarak yollarına devam ederler. Onlar için ulaşılmayı bekleyen son nokta yoktur.
Hepimiz göçebe olarak geldik bu dünyaya. Ve hacılar gibi yaşamaya çalışıyoruz.
Asla Vazgeçmeyenler, iç dünyalarında göçebe olarak yollarına devam ederler.
Kimileri de kederi ya da kaderi kenara iterek “Vazgeçmiyorum” deyip yoluna devam etti.
Asla Vazgeçmemek herkesin başarmak istediği bir şeydir. Ancak bazı insanlar bu güce sahiptir. Çoğu kişi bunun öneminden bahseder, nasıl yapıldığına dair yaşam hikayeleri anlatır. Sonuç olarak çok az insanın başardığı Asla Vazgeçmemeyi herkes konuşur, öyle olmak ister, ancak vazgeçenlerden olur.
Asla Vazgeçmeyenlerden olmak ister misin?
Bu bir irade gücü mü?
Yaşam felsefesi mi?
Bilgelik mi?
Asla Vazgeçmeyenlerde panik atak, depresyon gibi psikolojik bozukluklar neden az görülüyor?
Onlar asla vazgeçmemek uğruna sahip oldukları birçok şeyden mahrum kaldılar. Arzularına gem vurdular. Takdir görmediler, eleştirildiler, yalnız bırakıldılar, ancak yollarına devam ettiler.
Asla Vazgeçmemek için disiplinlerini kaybetmediler. Yoruldular, yorgunluklarına aldırmadılar. Dinlenirken dahi yorulmayı özlediler. Disiplinli olabilmek onlar için bir ideal değildi; yemek, içmek, uyumak gibi en temel davranışlar haline gelmişti.
Kimi zaman acı çektiler, kimi zaman da bu acılar yaşamlarında trajedi haline geldi. Ancak her şeye rağmen tüm yaşanılanların bir anlamı olmalıydı, bu anlamı bulabilmek için yollarına devam ettiler.
Asla Vazgeçmemek insanın en büyük içsel yolculuğudur. Hedef vazgeçilmemiş olana ulaşmak değildir. Bu yolculukta keyifle ilerleyebilmektir.
Hacılar tüm yolculukları boyunca son noktaya ulaşmanın motivasyonuyla ilerler. Ara duraklarda hep gelecekte onları bekleyen, hacı olacakları yeri hayal ederler. Geçilen yerlerin, orada yaşanılanların pek de önemi yoktur.
Göçebeler de yolculuk yapar. Mola verdikleri duraklarda geçtikleri yerlerin güzelliklerini düşünürler. Ve sadece bir sonraki duraklarını planlayarak yollarına devam ederler. Onlar için ulaşılmayı bekleyen son nokta yoktur.
Hepimiz göçebe olarak geldik bu dünyaya. Ve hacılar gibi yaşamaya çalışıyoruz.
Asla Vazgeçmeyenler, iç dünyalarında göçebe olarak yollarına devam ederler.