İspanya´da General Franco´ya karşı savaşan Viyanalı komünist Rudi Friemel, burada İspanyol Marga Ferrer´le tanışır. İlerleyen olaylar sonunda Auschwitz´teki toplama kampına düşen Friemel, burada 18 Mart 1944´te Marga´yla nikâhlanır. Ve Friemel aynı yıl burada idam edilir.
Birkaç cümleyle özetlenebilecek olan bu belgesel romanda, Avusturyalı yazar Erich Hackl, son derece farklı bir üslûp ve kurgulamayla Rudi ile Marga´nın hikâyesini anlatır. Bunun için Hackl, roman kahramanlarına, onların tanıdıklarına, dönemin tanıklarına ve resmi belgelere başvurarak hikâyeyi serimler. Erich Hackl´ın doğrusal anlatım tekniğine başvurmaksızın kaleme aldığı bu belgesel roman, karakterlerin sık aralıklarla söz almaları sayesinde hızla akıp giden bir tempo yakalar. Ve başlangıçtaki söz karmaşası yavaş yavaş resmin bütününü ortaya koyar.
Diğer eserlerinde olduğu gibi Erich Hackl burada da yaşanmış bir hikâyeden hareket ederek olguyla kurguyu birbirinin içine katar ve aslında her olayın çok daha karmaşık bir bütünün ufak bir parçası olduğunu okura doğrudan hissettirir. İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasındaki siyasal ve sosyal ortamı çarpıcı biçimde tahlil etmekte üstün bir başarı gösteren Hackl´ın bu belgesel romanı, hem bir edebi eser, hem de bu dönemle ilgili bir hesaplaşma niteliğini taşıyor.
İspanya´da General Franco´ya karşı savaşan Viyanalı komünist Rudi Friemel, burada İspanyol Marga Ferrer´le tanışır. İlerleyen olaylar sonunda Auschwitz´teki toplama kampına düşen Friemel, burada 18 Mart 1944´te Marga´yla nikâhlanır. Ve Friemel aynı yıl burada idam edilir.
Birkaç cümleyle özetlenebilecek olan bu belgesel romanda, Avusturyalı yazar Erich Hackl, son derece farklı bir üslûp ve kurgulamayla Rudi ile Marga´nın hikâyesini anlatır. Bunun için Hackl, roman kahramanlarına, onların tanıdıklarına, dönemin tanıklarına ve resmi belgelere başvurarak hikâyeyi serimler. Erich Hackl´ın doğrusal anlatım tekniğine başvurmaksızın kaleme aldığı bu belgesel roman, karakterlerin sık aralıklarla söz almaları sayesinde hızla akıp giden bir tempo yakalar. Ve başlangıçtaki söz karmaşası yavaş yavaş resmin bütününü ortaya koyar.
Diğer eserlerinde olduğu gibi Erich Hackl burada da yaşanmış bir hikâyeden hareket ederek olguyla kurguyu birbirinin içine katar ve aslında her olayın çok daha karmaşık bir bütünün ufak bir parçası olduğunu okura doğrudan hissettirir. İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasındaki siyasal ve sosyal ortamı çarpıcı biçimde tahlil etmekte üstün bir başarı gösteren Hackl´ın bu belgesel romanı, hem bir edebi eser, hem de bu dönemle ilgili bir hesaplaşma niteliğini taşıyor.