Gazeteci Zeynep Atikkan, beş yıl boyunca Avrupa başkentlerinde yeni popülist sağın nasıl ve neden yükselişe geçtiğini anlamak için farklı görüşten kişilerle parti bürolarında, seçim karargâhlarında, üniversite kampüslerinde yüz yüze söyleşiler yaptı. Avrupa'nın aşırı sağcı, radikal sağcı, ya da yeni-popülist diye tanımlanan partilerinin liderlerine, çokkültürlülük, göçmen politikaları, Avrupa Birliği'nin geleceği, İslam ve Avrupa gibi konularda sorular yöneltti.
Aşırı sağın gelişimini ülke ülke inceleyen Atikkan, özellikle bu yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağladıkları oy artışından sonra bu partilerin artık marjinal ya da geçici vakalar olarak görülemeyeceğini, Avrupa alanı üzerinde doğrudan söz sahibi haline geldiklerini vurguluyor. Sistemli bir şekilde kültür temelli bir ırkçılığa, göçmen ve özellikle de müslüman düşmanlığına başvuran bu partiler, öyle görünüyor ki, yıllardır merkezdeki sağ ve sol partilerin yarattığı boşluğa oynuyorlar. Aşırı sağın bu yükselişi, kendi değerlerini başkalarıyla paylaşmak yerine, “Avrupa benim, ya benim gibi olacaksın, ya terkedeceksin” diyerek onları dışlayan güçlü bir zihniyet yarattı.
Atikkan'ın kitabı son yıllardaki Avrupa merkezli siyasi gelişmelere kapsayıcı, ayrıntılandırılmış bir ışık düşürüyor.
Gazeteci Zeynep Atikkan, beş yıl boyunca Avrupa başkentlerinde yeni popülist sağın nasıl ve neden yükselişe geçtiğini anlamak için farklı görüşten kişilerle parti bürolarında, seçim karargâhlarında, üniversite kampüslerinde yüz yüze söyleşiler yaptı. Avrupa'nın aşırı sağcı, radikal sağcı, ya da yeni-popülist diye tanımlanan partilerinin liderlerine, çokkültürlülük, göçmen politikaları, Avrupa Birliği'nin geleceği, İslam ve Avrupa gibi konularda sorular yöneltti.
Aşırı sağın gelişimini ülke ülke inceleyen Atikkan, özellikle bu yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağladıkları oy artışından sonra bu partilerin artık marjinal ya da geçici vakalar olarak görülemeyeceğini, Avrupa alanı üzerinde doğrudan söz sahibi haline geldiklerini vurguluyor. Sistemli bir şekilde kültür temelli bir ırkçılığa, göçmen ve özellikle de müslüman düşmanlığına başvuran bu partiler, öyle görünüyor ki, yıllardır merkezdeki sağ ve sol partilerin yarattığı boşluğa oynuyorlar. Aşırı sağın bu yükselişi, kendi değerlerini başkalarıyla paylaşmak yerine, “Avrupa benim, ya benim gibi olacaksın, ya terkedeceksin” diyerek onları dışlayan güçlü bir zihniyet yarattı.
Atikkan'ın kitabı son yıllardaki Avrupa merkezli siyasi gelişmelere kapsayıcı, ayrıntılandırılmış bir ışık düşürüyor.