İlk şaşkınlığım yıllar önce Atina sokaklarında eski bir yapıyı çevreleyen demir çitin gamalı haçlarla bezenmiş olduğunu görünce olmuştu.Daha sonra Davut'un öldürdüğü Golyat'ın damgasını Fatih'in kaftanında,Süleyman'ın mührünü ise Saraybosna'da Kadiri dergahında ne işi olabilir ki diye de düşünmüştüm.Sanki önce gelenler sonra geleceklere simgelerle bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi.Simgelerin gizemli mesajları benim için sadece katolik İtalya'nın karanlık şatolarında ya da Mısır inisiyelerinin sonsuzluğa açılan tapınaklarında kalmıştı.Bunları çözmek ise Umberto Ecco'nun işi idi.Araştırmacı dostum Sayın Doğan Erçetin'in bu çalışmasını okuduğumda anladım ki bu damgaların yani simgesel anlatımların pınarı,üzerinde binlerce yıl önce çok büyük bir medeniyet yaşandığına bir çok araştırmacının ittifak ettiği, Orta Asya toprakları olmak lazımdı.Simgeleri Asya'dan Mısır'a Sümer Türkleri taşımışsa bu bizleri sadece onurlandırmalı.Simgenin nasıl yazıya, yazının neden tekrar simgeye dönüştüğünü söylemek bana düşmez.Bu; yazarımızın bu kitapta üstlendiği son derece de zor bir görevdir.Bana göre ise yazarla okuyucu arasında hem de bu kitabın sayfaların içinde bir sır olarak saklanmalıdır.Tıpkı nesilden nesile,kültürden kültüre sessizce aktarılan her zaman herkesin bildiği,ama hep herkesten gizli kalan damgaların onbinyıllık gizemleri gibi..
Murat Ceyişakar
İlk şaşkınlığım yıllar önce Atina sokaklarında eski bir yapıyı çevreleyen demir çitin gamalı haçlarla bezenmiş olduğunu görünce olmuştu.Daha sonra Davut'un öldürdüğü Golyat'ın damgasını Fatih'in kaftanında,Süleyman'ın mührünü ise Saraybosna'da Kadiri dergahında ne işi olabilir ki diye de düşünmüştüm.Sanki önce gelenler sonra geleceklere simgelerle bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi.Simgelerin gizemli mesajları benim için sadece katolik İtalya'nın karanlık şatolarında ya da Mısır inisiyelerinin sonsuzluğa açılan tapınaklarında kalmıştı.Bunları çözmek ise Umberto Ecco'nun işi idi.Araştırmacı dostum Sayın Doğan Erçetin'in bu çalışmasını okuduğumda anladım ki bu damgaların yani simgesel anlatımların pınarı,üzerinde binlerce yıl önce çok büyük bir medeniyet yaşandığına bir çok araştırmacının ittifak ettiği, Orta Asya toprakları olmak lazımdı.Simgeleri Asya'dan Mısır'a Sümer Türkleri taşımışsa bu bizleri sadece onurlandırmalı.Simgenin nasıl yazıya, yazının neden tekrar simgeye dönüştüğünü söylemek bana düşmez.Bu; yazarımızın bu kitapta üstlendiği son derece de zor bir görevdir.Bana göre ise yazarla okuyucu arasında hem de bu kitabın sayfaların içinde bir sır olarak saklanmalıdır.Tıpkı nesilden nesile,kültürden kültüre sessizce aktarılan her zaman herkesin bildiği,ama hep herkesten gizli kalan damgaların onbinyıllık gizemleri gibi..
Murat Ceyişakar