"Sürgünde babasının gözleriyle baktı Haliç'e, Haliç'in sularından daha uzağa, yurduna. Ah, sürgünlerin en güzeliydi İstanbul. Ama bir düştü, içinden geçirirken her gece, Haliç'te o eski imparatorlukları. Geriye bir kitaplar kaldı düşten geri. Babası da onları kovalamaya geri döndü, Balkanlar'a." Doğu'nun Batı'nın tam ortasındaki Makedonya'da yaşayan Luan Starova, çok iyi tanıdığı bir coğrafyada kendi kökenlerine düşsel bir yolculuk yapıyor. Babaannesi Türk olan Arnavut asıllı yazar, ilk kitabı Keçiler Dönemi'nden (YKY, 2000) sonra, Babamın Kitapları'yla bir kez daha, başını hem Doğu'ya hem Batı'ya çevirerek Balkanlar'ın acılı portresini çiziyor. (Starova'nın Tanrıtanımazlık Müzesi kitabı da yayınlarımız arasında çıkmıştır.)
"Sürgünde babasının gözleriyle baktı Haliç'e, Haliç'in sularından daha uzağa, yurduna. Ah, sürgünlerin en güzeliydi İstanbul. Ama bir düştü, içinden geçirirken her gece, Haliç'te o eski imparatorlukları. Geriye bir kitaplar kaldı düşten geri. Babası da onları kovalamaya geri döndü, Balkanlar'a." Doğu'nun Batı'nın tam ortasındaki Makedonya'da yaşayan Luan Starova, çok iyi tanıdığı bir coğrafyada kendi kökenlerine düşsel bir yolculuk yapıyor. Babaannesi Türk olan Arnavut asıllı yazar, ilk kitabı Keçiler Dönemi'nden (YKY, 2000) sonra, Babamın Kitapları'yla bir kez daha, başını hem Doğu'ya hem Batı'ya çevirerek Balkanlar'ın acılı portresini çiziyor. (Starova'nın Tanrıtanımazlık Müzesi kitabı da yayınlarımız arasında çıkmıştır.)