Hukuki işlem, malvarlığına yaptığı etki bakımından eksiltici işlem ve kazandırıcı işlem şeklinde ikiye ayrılır. Eksiltici işlem, bir başkasının malvarlığında artışa neden olmaksızın sadece işlemi yapan tarafın malvarlığında azalmaya neden olan işlemdir ve eksiltici işlem her zaman tek taraflı tasarruf işlemi şeklinde ortaya çıkar. Kazandırıcı işlem, taraflardan en az birinin malvarlığına menfaat sağlayan, malvarlığını arttıran ya da malvarlığının azalmasına engel olan işlemdir. Kazandırıcı işlem ise borçlanma işlemi veya tasarruf işlemi şeklinde ortaya çıkar. Tasarruf işlemi bir hakkı doğrudan doğruya etkileyerek, hakkı devreden, sınırlayan, sona erdiren veya hakkın içeriğini değiştiren işlem olup bu işlemle işlemi yapan tarafın malvarlığının aktifinde bir azalma meydana gelir. Borçlanma işlemi ise işlemi yapan tarafın malvarlığının pasif kısmını arttıran, pasifine borç yükleyen ve bu yolla, işlemin karşısındakine alacak hakkı kazandıran hukuki işlemdir.
Borçlanma işlemleri her zaman iki taraflı hukukî işlem başka bir ifadeyle sözleşme şeklinde ortaya çıkar ve çalışma konumuzu oluşturan bağışlama sözleşmesi de borçlanma işlemi niteliği ile iki taraflı hukukî işlemdir. Bağışlama sözleşmesinde bağışlayan ve bağışlanan olmak üzere iki taraf vardır. Ancak bağışlama sözleşmesi iki taraflı hukukî işlem olsa da tek tarafa borç yükleyen işlem niteliğindedir. Eş söylemle bağışlama sözleşmesinde sadece bağışlayan borç altına girerken, bağışlanan hiçbir zaman borç altına girmez. Bu işlemle sadece bağışlayanın pasifine borç yüklenirken bağışlananın aktifinde alacak hakkı doğar.
Bağışlama sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu'nda satış ve mal değişim sözleşmelerinden hemen sonra düzenlenmiş olup bu sözleşme, mülkiyeti devir borcu doğuran sözleşmelerdendir. Ancak bağışlama sözleşmesi satış ve mal değişim sözleşmesinden farklı olarak tek tarafa borç yükleyen, başka bir ifadeyle karşılıksız (ivazsız) bir sözleşmedir.
Bağışlama sözleşmesi belkide günlük yaşamda en fazla karşılaşılan karşılıksız kazandırma türlerinden biri olduğundan kanunkoyucu bağışlama sözleşmesini TBK. m. 285-298 arasında on dört madde şeklinde düzenlemiştir. İşte bizim çalışma konumuz da bağışlama sözleşmesinin tüm yönleriyle ele alınmasıdır.
1. Yöntem
Bağışlama Sözleşmesi isimli bu çalışma dört ana bölümden oluşmaktadır. Bağışlama Sözleşmesine Genel Bakış başlıklı birinci bölümde sözleşmenin Türk Borçlar Kanunu içindeki yeri tespit edilerek sözleşmenin tanımı, hukukî niteliği, kurulması, konusu, gerçek ve tüzel kişiler bakımından bağışlayan ve bağışlanan olma ehliyeti, özellikle bağışlayan olma ehliyetinin Aile Hukuku'ndan ve Miras Hukuku'ndan doğan sınırlamaları irdelenecektir. Yine bu bölümde bağışlama sayılmayan işlemler incelenecek olup bağışlama sözleşmesinin diğer karşılıksız hukukî işlemlerden ayırt edilmesi amaçlanmaktadır.
Çalışmanın ikinci bölümünde Bağışlama Sözleşmesinin Türleri başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş bağışlama sözü, elden bağışlama, koşullu bağışlama, yüklemeli bağışlama, yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlama ve bağışlayana dönme koşullu bağışlama sözleşmeleri ele alınacaktır. Yine bu bölümde Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmemiş amaca bağlı bağışlama, serbest dönme hakkının saklı tutulduğu bağışlama, bağışlananın hayatı boyunca bağışlama konusu üzerinde tasarruf etmeme koşuluyla yapılan bağışlama ve karma bağışlama ele alınacaktır.
Çalışmanın Bağışlama Sözleşmesinde Tarafların Hakları ve Borçları başlıklı üçüncü bölümünde bağışlama sözü verenin aynen ifa borcu, bağışlayanın kusurlu ifa imkânsızlığından sorumluluğu, bağışlayanın konusu para olan ve para olmayan bağışlama sözleşmelerinde temerrütten doğan sorumluluğu ve bağışlayanın kötü ifadan sorumluluğu irdelenecektir. Yine bu bölümde kural olarak ayıptan ve zapttan sorumlu olmayan bağışlayanın garanti sözü vermesi ihtimalinde ortaya çıkan ayıp ve zapt sorumluluğu ele alınacaktır.
Çalışmanın Bağışlama Sözleşmesinin Sona Ermesi başlıklı dördüncü ve son bölümünde bağışlamanın geri alınması başta olmak üzere, sözleşmenin ikale, ibra, takas, bozucu koşulun gerçekleşmesi gibi nedenlerle sona ermesi, yine Aile Hukuku ve Miras Hukuku kuralları nedeniyle sona ermesi halleri irdelenecektir.
Çalışmanın dört bölümünde yaptığımız tahliller ve tartışmalara ilişkin ulaştığımız kanaatlerimiz sonuç bölümünde özetlenerek çalışmaya son verilecektir.
2. Terim Sorunu
Bağışlama sözleşmesi TBK. m. 285-298 hükümleri arasında düzenlenmiş olup, TBK. m. 285 bağışlama sözleşmesini Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir şeklinde tanımlamaktadır. Bağışlama sözleşmesi, borçlanma işlemi niteliğini haiz hukukî işlemdir. Bu işlem, ister bağışlama sözü ister elden bağışlama şeklinde gerçekleşmiş olsun temelinde her zaman causa donandi ile yapılan bir borçlanma işlemi vardır. Sadece bağışlama sözünden farklı olarak elden bağışlamada, ifa edilmiş bir bağışlama sözleşmesi vardır. Aslında elden bağışlamanın hukukî niteliği doktrinde tartışmalı olup çoğunluk elden bağışlamanın causa donandi ile yapılan tasarruf işlemi niteliğinde olduğunu kabul etmektedir. Ancak biz elden bağışlamanın da temelinde causa donandi ile yapılan borçlanma işlemi ve causa solvendi ile yapılan tasarruf işleminden meydana geldiğini savunmaktayız. Dolayısıyla TBK. m. 285'de yer alan tanımda elden bağışlama işlemi dışlanmış değildir.
Belirtelim ki biz çalışmamızda bağışlama sözleşmesi terimini ifa edilmiş bağışlama sözü ve elden bağışlama için kullanacağız. Buna karşın bağışlama sözü terimini ifa edilmemiş bağışlama için kullanacağız.
3. Konunun Sınırlandırılması
Türk Borçlar Kanunu m. 285'de bağışlama sözleşmesi tanımı yapılmış olsa da bu tanımda mutlak surette bulunması gereken tarafların causa donandi üzerinde uyuşması unsuruna yer verilmemiş olması eksiklik olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak tanımda bu unsura yer verilmemiş olsa da bağışlama sözleşmesi tarafların causa donandi üzerinde uyuştukları karşılıksız bir işlemdir. Ne var ki tarafların causa donandi üzerinde uyuştukları tüm sözleşmeler bağışlama sözleşmesi niteliğini de haiz değildir. Dolayısıyla causa donandi ile yapılan hukukî işlemlerin dar anlamda bağışlama sözleşmesi ve geniş anlamda bağışlama sözleşmesi şeklinde sınıflandırılması mümkündür. Hatta bize göre geniş anlamda bağışlama sözleşmesi yerine bağışlama sebepli işlem ya da bağışlama sebepli sözleşme tabirinin kullanılması daha isabetlidir.
Dar anlamda bağışlama sözleşmesinin konusunu haklar, bu anlamda taşınır ve taşınmaza ilişkin mülkiyet hakkı ve sınırlı aynî haklar oluşturmaktadır. Yoksa bir malın karşılıksız kullandırılması, bir hizmetin karşılıksız görülmesi, faizsiz ödünç verilmesi, karşılıksız teminat verilmesi gibi işlemler dar anlamda bağışlama sözleşmesi olarak nitelendirilemez. Bu işlemler ancak geniş anlamda bağışlama sözleşmesi ya da bağışlama sebepli sözleşme olarak nitelendirilebilir ki bizim çalışma konumuzu da sadece dar anlamda bağışlama sözleşmesi oluşturmaktadır.
Dar anlamda bağışlama sözleşmesi ile bağışlama sebepli sözleşmenin dikkatle birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Bağışlama sebepli işlem de aynı bağışlama sözleşmesi gibi causa donandi ile yapılan borçlanma işlemidir. Örneğin karşılıksız kullandırma borcu doğuran kullanım ödüncü sözleşmesinde de işlemin sebebi causa donandidir ancak bu işlem bağışlama sözleşmesi değildir. Çünkü TBK. m. 285 hükmünde dar anlamda bağışlama sözleşmesinin esaslı noktaları belirlenmiş olup bu tanımda karşılıksız kazandırmanın bağışlayanın malvarlığından olması gerektiği düzenlenmiştir. Bu nedenle insan emeği bağışlayanın malvarlığından yapılan kazandırma olarak değerlendirilemez.
Nihayetinde dar anlamda bağışlama sözleşmesinin konusu kişinin malvarlığında yer alan hak olarak ortaya çıkar ve bu yönüyle bağışlama sözleşmesi, bağışlama sebepli diğer işlemlerden ayrılır. Bizde çalışmamızda konusu taşınır ve taşınmaz mülkiyeti olan bağışlama sözleşmesini inceleyeceğiz.
Diğer yandan alacak hakkı, ivazsız devir konusu ya da ibra sözleşmesine konu olduğunda bu işlem yine dar anlamda bağışlama sözleşmesi niteliğinde değil bağışlama sebepli işlem niteliğindedir. Nasıl ki alacak hakkının karşılıklı/ivazlı devri alacak satışı niteliğini haiz değilse alacak hakkının karşılıksız/ivazsız devri de dar anlamda bağışlama sözleşmesi niteliğini haiz değildir. Elbette bu işlem causa donandi ile yapılan işlem olması nedeniyle bağışlama sebepli işlem niteliğini haizdir. Bu nedenle alacak hakkının ivazsız devri işlemi de bizim çalışma konumuz dışındadır.
Tekrar işaret edelim ki bu çalışmanın konusu taşınır ve taşınmaz mülkiyeti olan bağışlama sözleşmesi bu anlamda sadece dar anlamda bağışlama sözleşmesidir. Bağışlama sebepli işlem olarak nitelendirdiğimiz diğer işlem türlerinin ise her biri ayrı ayrı çalışmaların konusu olabilecek boyutta olduklarından bizim çalışma konumuz dışında kalmaktadırlar.
Hukuki işlem, malvarlığına yaptığı etki bakımından eksiltici işlem ve kazandırıcı işlem şeklinde ikiye ayrılır. Eksiltici işlem, bir başkasının malvarlığında artışa neden olmaksızın sadece işlemi yapan tarafın malvarlığında azalmaya neden olan işlemdir ve eksiltici işlem her zaman tek taraflı tasarruf işlemi şeklinde ortaya çıkar. Kazandırıcı işlem, taraflardan en az birinin malvarlığına menfaat sağlayan, malvarlığını arttıran ya da malvarlığının azalmasına engel olan işlemdir. Kazandırıcı işlem ise borçlanma işlemi veya tasarruf işlemi şeklinde ortaya çıkar. Tasarruf işlemi bir hakkı doğrudan doğruya etkileyerek, hakkı devreden, sınırlayan, sona erdiren veya hakkın içeriğini değiştiren işlem olup bu işlemle işlemi yapan tarafın malvarlığının aktifinde bir azalma meydana gelir. Borçlanma işlemi ise işlemi yapan tarafın malvarlığının pasif kısmını arttıran, pasifine borç yükleyen ve bu yolla, işlemin karşısındakine alacak hakkı kazandıran hukuki işlemdir.
Borçlanma işlemleri her zaman iki taraflı hukukî işlem başka bir ifadeyle sözleşme şeklinde ortaya çıkar ve çalışma konumuzu oluşturan bağışlama sözleşmesi de borçlanma işlemi niteliği ile iki taraflı hukukî işlemdir. Bağışlama sözleşmesinde bağışlayan ve bağışlanan olmak üzere iki taraf vardır. Ancak bağışlama sözleşmesi iki taraflı hukukî işlem olsa da tek tarafa borç yükleyen işlem niteliğindedir. Eş söylemle bağışlama sözleşmesinde sadece bağışlayan borç altına girerken, bağışlanan hiçbir zaman borç altına girmez. Bu işlemle sadece bağışlayanın pasifine borç yüklenirken bağışlananın aktifinde alacak hakkı doğar.
Bağışlama sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu'nda satış ve mal değişim sözleşmelerinden hemen sonra düzenlenmiş olup bu sözleşme, mülkiyeti devir borcu doğuran sözleşmelerdendir. Ancak bağışlama sözleşmesi satış ve mal değişim sözleşmesinden farklı olarak tek tarafa borç yükleyen, başka bir ifadeyle karşılıksız (ivazsız) bir sözleşmedir.
Bağışlama sözleşmesi belkide günlük yaşamda en fazla karşılaşılan karşılıksız kazandırma türlerinden biri olduğundan kanunkoyucu bağışlama sözleşmesini TBK. m. 285-298 arasında on dört madde şeklinde düzenlemiştir. İşte bizim çalışma konumuz da bağışlama sözleşmesinin tüm yönleriyle ele alınmasıdır.
1. Yöntem
Bağışlama Sözleşmesi isimli bu çalışma dört ana bölümden oluşmaktadır. Bağışlama Sözleşmesine Genel Bakış başlıklı birinci bölümde sözleşmenin Türk Borçlar Kanunu içindeki yeri tespit edilerek sözleşmenin tanımı, hukukî niteliği, kurulması, konusu, gerçek ve tüzel kişiler bakımından bağışlayan ve bağışlanan olma ehliyeti, özellikle bağışlayan olma ehliyetinin Aile Hukuku'ndan ve Miras Hukuku'ndan doğan sınırlamaları irdelenecektir. Yine bu bölümde bağışlama sayılmayan işlemler incelenecek olup bağışlama sözleşmesinin diğer karşılıksız hukukî işlemlerden ayırt edilmesi amaçlanmaktadır.
Çalışmanın ikinci bölümünde Bağışlama Sözleşmesinin Türleri başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş bağışlama sözü, elden bağışlama, koşullu bağışlama, yüklemeli bağışlama, yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlama ve bağışlayana dönme koşullu bağışlama sözleşmeleri ele alınacaktır. Yine bu bölümde Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmemiş amaca bağlı bağışlama, serbest dönme hakkının saklı tutulduğu bağışlama, bağışlananın hayatı boyunca bağışlama konusu üzerinde tasarruf etmeme koşuluyla yapılan bağışlama ve karma bağışlama ele alınacaktır.
Çalışmanın Bağışlama Sözleşmesinde Tarafların Hakları ve Borçları başlıklı üçüncü bölümünde bağışlama sözü verenin aynen ifa borcu, bağışlayanın kusurlu ifa imkânsızlığından sorumluluğu, bağışlayanın konusu para olan ve para olmayan bağışlama sözleşmelerinde temerrütten doğan sorumluluğu ve bağışlayanın kötü ifadan sorumluluğu irdelenecektir. Yine bu bölümde kural olarak ayıptan ve zapttan sorumlu olmayan bağışlayanın garanti sözü vermesi ihtimalinde ortaya çıkan ayıp ve zapt sorumluluğu ele alınacaktır.
Çalışmanın Bağışlama Sözleşmesinin Sona Ermesi başlıklı dördüncü ve son bölümünde bağışlamanın geri alınması başta olmak üzere, sözleşmenin ikale, ibra, takas, bozucu koşulun gerçekleşmesi gibi nedenlerle sona ermesi, yine Aile Hukuku ve Miras Hukuku kuralları nedeniyle sona ermesi halleri irdelenecektir.
Çalışmanın dört bölümünde yaptığımız tahliller ve tartışmalara ilişkin ulaştığımız kanaatlerimiz sonuç bölümünde özetlenerek çalışmaya son verilecektir.
2. Terim Sorunu
Bağışlama sözleşmesi TBK. m. 285-298 hükümleri arasında düzenlenmiş olup, TBK. m. 285 bağışlama sözleşmesini Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir şeklinde tanımlamaktadır. Bağışlama sözleşmesi, borçlanma işlemi niteliğini haiz hukukî işlemdir. Bu işlem, ister bağışlama sözü ister elden bağışlama şeklinde gerçekleşmiş olsun temelinde her zaman causa donandi ile yapılan bir borçlanma işlemi vardır. Sadece bağışlama sözünden farklı olarak elden bağışlamada, ifa edilmiş bir bağışlama sözleşmesi vardır. Aslında elden bağışlamanın hukukî niteliği doktrinde tartışmalı olup çoğunluk elden bağışlamanın causa donandi ile yapılan tasarruf işlemi niteliğinde olduğunu kabul etmektedir. Ancak biz elden bağışlamanın da temelinde causa donandi ile yapılan borçlanma işlemi ve causa solvendi ile yapılan tasarruf işleminden meydana geldiğini savunmaktayız. Dolayısıyla TBK. m. 285'de yer alan tanımda elden bağışlama işlemi dışlanmış değildir.
Belirtelim ki biz çalışmamızda bağışlama sözleşmesi terimini ifa edilmiş bağışlama sözü ve elden bağışlama için kullanacağız. Buna karşın bağışlama sözü terimini ifa edilmemiş bağışlama için kullanacağız.
3. Konunun Sınırlandırılması
Türk Borçlar Kanunu m. 285'de bağışlama sözleşmesi tanımı yapılmış olsa da bu tanımda mutlak surette bulunması gereken tarafların causa donandi üzerinde uyuşması unsuruna yer verilmemiş olması eksiklik olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak tanımda bu unsura yer verilmemiş olsa da bağışlama sözleşmesi tarafların causa donandi üzerinde uyuştukları karşılıksız bir işlemdir. Ne var ki tarafların causa donandi üzerinde uyuştukları tüm sözleşmeler bağışlama sözleşmesi niteliğini de haiz değildir. Dolayısıyla causa donandi ile yapılan hukukî işlemlerin dar anlamda bağışlama sözleşmesi ve geniş anlamda bağışlama sözleşmesi şeklinde sınıflandırılması mümkündür. Hatta bize göre geniş anlamda bağışlama sözleşmesi yerine bağışlama sebepli işlem ya da bağışlama sebepli sözleşme tabirinin kullanılması daha isabetlidir.
Dar anlamda bağışlama sözleşmesinin konusunu haklar, bu anlamda taşınır ve taşınmaza ilişkin mülkiyet hakkı ve sınırlı aynî haklar oluşturmaktadır. Yoksa bir malın karşılıksız kullandırılması, bir hizmetin karşılıksız görülmesi, faizsiz ödünç verilmesi, karşılıksız teminat verilmesi gibi işlemler dar anlamda bağışlama sözleşmesi olarak nitelendirilemez. Bu işlemler ancak geniş anlamda bağışlama sözleşmesi ya da bağışlama sebepli sözleşme olarak nitelendirilebilir ki bizim çalışma konumuzu da sadece dar anlamda bağışlama sözleşmesi oluşturmaktadır.
Dar anlamda bağışlama sözleşmesi ile bağışlama sebepli sözleşmenin dikkatle birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Bağışlama sebepli işlem de aynı bağışlama sözleşmesi gibi causa donandi ile yapılan borçlanma işlemidir. Örneğin karşılıksız kullandırma borcu doğuran kullanım ödüncü sözleşmesinde de işlemin sebebi causa donandidir ancak bu işlem bağışlama sözleşmesi değildir. Çünkü TBK. m. 285 hükmünde dar anlamda bağışlama sözleşmesinin esaslı noktaları belirlenmiş olup bu tanımda karşılıksız kazandırmanın bağışlayanın malvarlığından olması gerektiği düzenlenmiştir. Bu nedenle insan emeği bağışlayanın malvarlığından yapılan kazandırma olarak değerlendirilemez.
Nihayetinde dar anlamda bağışlama sözleşmesinin konusu kişinin malvarlığında yer alan hak olarak ortaya çıkar ve bu yönüyle bağışlama sözleşmesi, bağışlama sebepli diğer işlemlerden ayrılır. Bizde çalışmamızda konusu taşınır ve taşınmaz mülkiyeti olan bağışlama sözleşmesini inceleyeceğiz.
Diğer yandan alacak hakkı, ivazsız devir konusu ya da ibra sözleşmesine konu olduğunda bu işlem yine dar anlamda bağışlama sözleşmesi niteliğinde değil bağışlama sebepli işlem niteliğindedir. Nasıl ki alacak hakkının karşılıklı/ivazlı devri alacak satışı niteliğini haiz değilse alacak hakkının karşılıksız/ivazsız devri de dar anlamda bağışlama sözleşmesi niteliğini haiz değildir. Elbette bu işlem causa donandi ile yapılan işlem olması nedeniyle bağışlama sebepli işlem niteliğini haizdir. Bu nedenle alacak hakkının ivazsız devri işlemi de bizim çalışma konumuz dışındadır.
Tekrar işaret edelim ki bu çalışmanın konusu taşınır ve taşınmaz mülkiyeti olan bağışlama sözleşmesi bu anlamda sadece dar anlamda bağışlama sözleşmesidir. Bağışlama sebepli işlem olarak nitelendirdiğimiz diğer işlem türlerinin ise her biri ayrı ayrı çalışmaların konusu olabilecek boyutta olduklarından bizim çalışma konumuz dışında kalmaktadırlar.