İkinci El
Ülkesi Polonya'da yapıtlarının yasaklanması ve sürgün yaşamı, Gombrowicz'i Sartre'dan daha karamsar bir varoluş hesaplaşmasına itmişti. Kalıplaşmış davranışlar, alegorik bir anlayışla sorguladığı toplumsal töreler, gerçekçi bir anlatımla dile getirdiği çağdaş kültürlerin çelişkileri, kendisinin de belirttiği gibi 'kapalı alanlar' içinde bireyin özgerçeğini yok etmiştir. Bakakai'de, biçime indirgenmiş ve hiçbir zaman olgunlaşamamış çağdaş bireyin bunalımları üzerine bir çeşitlemedir: Gerçeküstücü izler de taşıyan bu öykülerde, insanın kendisi olmadığını, karşılıklı etkileşim içinde birbirini yarattığını, ama her şeyin bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu groteski ve saçmayı öne çıkararak sergilemekte; kapalı alan kavramını uç noktasına vardırarak bütün ilişkileri aşırı kodlanmış mikroevrenlere dönüştürdüğü öykülerde, özgünlük düşlerinin erişilmezliğini alaycı bir anlayışla dile getirmekte; toplumsal değerlerin temelsizliğini nihilist bir anlayışla yüzümüze vurmaktadır. Savaşın akıl dışı şiddetiyle erotizmin şiddetinin buluşmasını anlatan bu öyküler, ahlaki değerlere bağlı tabularımızın ne denli dayanaksız olduğunu şaşırtıcı biçimde gözler önüne sermektedir.
İkinci El
Ülkesi Polonya'da yapıtlarının yasaklanması ve sürgün yaşamı, Gombrowicz'i Sartre'dan daha karamsar bir varoluş hesaplaşmasına itmişti. Kalıplaşmış davranışlar, alegorik bir anlayışla sorguladığı toplumsal töreler, gerçekçi bir anlatımla dile getirdiği çağdaş kültürlerin çelişkileri, kendisinin de belirttiği gibi 'kapalı alanlar' içinde bireyin özgerçeğini yok etmiştir. Bakakai'de, biçime indirgenmiş ve hiçbir zaman olgunlaşamamış çağdaş bireyin bunalımları üzerine bir çeşitlemedir: Gerçeküstücü izler de taşıyan bu öykülerde, insanın kendisi olmadığını, karşılıklı etkileşim içinde birbirini yarattığını, ama her şeyin bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu groteski ve saçmayı öne çıkararak sergilemekte; kapalı alan kavramını uç noktasına vardırarak bütün ilişkileri aşırı kodlanmış mikroevrenlere dönüştürdüğü öykülerde, özgünlük düşlerinin erişilmezliğini alaycı bir anlayışla dile getirmekte; toplumsal değerlerin temelsizliğini nihilist bir anlayışla yüzümüze vurmaktadır. Savaşın akıl dışı şiddetiyle erotizmin şiddetinin buluşmasını anlatan bu öyküler, ahlaki değerlere bağlı tabularımızın ne denli dayanaksız olduğunu şaşırtıcı biçimde gözler önüne sermektedir.