İktidar sorunu, hem siyasal teori tartışmalarının hem de radikal siyasal çözümlemelerin merkezine geri dönüyor. İktidar ve otorite sorununun “devletten öte”yi de içeren çok daha kapsamlı bir kavrayışı gerektirdiği artık açıkça anlaşıldı. İktidar ve otoritenin değişik biçimleriyle yüzleşmek için klasik devrimci siyasetin dayandığı kavramsal kategorilerin ve akılcı söylemlerin bazılarını “yapısöküme uğratmak”, iktidarı devirmeye yönelik kimi “devrimci” girişimlerin iktidarı yeniden ürettiğini göstermek yeterli. Bu durum da iktidarın içinden direnişi teorileştirmenin bazı zorluklarıyla hesaplaşmayı gerektiriyor.
Bir kitap, hem bir yandan günümüzün radikal sol siyaseti için bir yaklaşım formüle etme arayışındakilere kışkırtıcı malzemeler sunarken bir yandan da kadim siyaset felsefesi tartışmalarına nasıl yeni bir alan açabilir? Saul Newman bu zor terk edilir mevzilere yönelik operasyonunu sakin bir dille gerçekleştiriyor. Postyapısalcı teorinin kimi temel düşünürlerinin yapıtlarıyla anarşist siyasi geleneğin klasik yazarlarının görüşlerini kesiştirerek yeni bir anarşizm siyaseti teorisi geliştirmeye koyuluyor. Bu hedef için önce Marksist ve anarşist siyasi geleneklerle hesaplaşıyor ve anarşizme daha yakın durmakla beraber her iki gelenekteki özcü eğilimleri eleştiriyor; klasik anarşizm ile klasik Marksizm arasındaki tarihsel münakaşaların temel unsurlarıyla yüzleşmeye davet ediyor okuru. Postyapısalcı teorinin nasıl radikal siyasete evrilebileceğine dair bir öneri ortaya koyarak, bu argümanların getirdiği eleştirileri mantıklı bulan ama buradan nasıl bir siyasi projenin çıkartılabileceğini göremediği için uzak duranların dikkatini çekiyor. Nietzsche gibi postyapısalcı düşüncenin öncüllerinden biri olarak ele aldığı Stirner'i yaftalardan özgürleştiriyor ve tehlikeli bir siyasi figür haline getirmekten çekinmiyor. Foucault, Deleuze ve Guattari ile Derrida'nın çalışmalarını bu perspektifle ele alıyor ve iktidarı kirlenmemiş, saf bir Dışarısı nosyonuna dayandırmaksızın radikal bir siyasi kalkışmanın nasıl geliştirilebileceğini özenle tartışıyor. Bu amaçla ele aldığı Lacan'ın Dışarısı kavramını özcülüğü ve saflığı dışlayan siyasi bir kalkış noktası olarak postyapısalcı anarşizmle buluşturuyor.
Bu perspektifin günümüz siyasi hareketlerindeki karşılıkları da gündeme getiriliyor ve özellikle Seattle '99 sonrası süreci belirleyen alternatif küreselleşme hareketi ve Zapatistlerin merkezsiz ve hiyerarşik olmayan siyaset ve karar alma biçimlerine dikkat çekilerek anarşizmin geleceğin radikal siyasetindeki etkili konumuna işaret ediliyor.
Okuyucu Newman'ın bu kitabında, çağdaş siyasal teorinin en önemli meselelerine dair oldukça dikkatli, özgün ve kavrayış gücü yüksek bir tartışma bulacak. Ernesto Laclau
İktidar sorunu, hem siyasal teori tartışmalarının hem de radikal siyasal çözümlemelerin merkezine geri dönüyor. İktidar ve otorite sorununun “devletten öte”yi de içeren çok daha kapsamlı bir kavrayışı gerektirdiği artık açıkça anlaşıldı. İktidar ve otoritenin değişik biçimleriyle yüzleşmek için klasik devrimci siyasetin dayandığı kavramsal kategorilerin ve akılcı söylemlerin bazılarını “yapısöküme uğratmak”, iktidarı devirmeye yönelik kimi “devrimci” girişimlerin iktidarı yeniden ürettiğini göstermek yeterli. Bu durum da iktidarın içinden direnişi teorileştirmenin bazı zorluklarıyla hesaplaşmayı gerektiriyor.
Bir kitap, hem bir yandan günümüzün radikal sol siyaseti için bir yaklaşım formüle etme arayışındakilere kışkırtıcı malzemeler sunarken bir yandan da kadim siyaset felsefesi tartışmalarına nasıl yeni bir alan açabilir? Saul Newman bu zor terk edilir mevzilere yönelik operasyonunu sakin bir dille gerçekleştiriyor. Postyapısalcı teorinin kimi temel düşünürlerinin yapıtlarıyla anarşist siyasi geleneğin klasik yazarlarının görüşlerini kesiştirerek yeni bir anarşizm siyaseti teorisi geliştirmeye koyuluyor. Bu hedef için önce Marksist ve anarşist siyasi geleneklerle hesaplaşıyor ve anarşizme daha yakın durmakla beraber her iki gelenekteki özcü eğilimleri eleştiriyor; klasik anarşizm ile klasik Marksizm arasındaki tarihsel münakaşaların temel unsurlarıyla yüzleşmeye davet ediyor okuru. Postyapısalcı teorinin nasıl radikal siyasete evrilebileceğine dair bir öneri ortaya koyarak, bu argümanların getirdiği eleştirileri mantıklı bulan ama buradan nasıl bir siyasi projenin çıkartılabileceğini göremediği için uzak duranların dikkatini çekiyor. Nietzsche gibi postyapısalcı düşüncenin öncüllerinden biri olarak ele aldığı Stirner'i yaftalardan özgürleştiriyor ve tehlikeli bir siyasi figür haline getirmekten çekinmiyor. Foucault, Deleuze ve Guattari ile Derrida'nın çalışmalarını bu perspektifle ele alıyor ve iktidarı kirlenmemiş, saf bir Dışarısı nosyonuna dayandırmaksızın radikal bir siyasi kalkışmanın nasıl geliştirilebileceğini özenle tartışıyor. Bu amaçla ele aldığı Lacan'ın Dışarısı kavramını özcülüğü ve saflığı dışlayan siyasi bir kalkış noktası olarak postyapısalcı anarşizmle buluşturuyor.
Bu perspektifin günümüz siyasi hareketlerindeki karşılıkları da gündeme getiriliyor ve özellikle Seattle '99 sonrası süreci belirleyen alternatif küreselleşme hareketi ve Zapatistlerin merkezsiz ve hiyerarşik olmayan siyaset ve karar alma biçimlerine dikkat çekilerek anarşizmin geleceğin radikal siyasetindeki etkili konumuna işaret ediliyor.
Okuyucu Newman'ın bu kitabında, çağdaş siyasal teorinin en önemli meselelerine dair oldukça dikkatli, özgün ve kavrayış gücü yüksek bir tartışma bulacak. Ernesto Laclau