Siyasi roman denildiği zaman akla gelen ilk birkaç kitaptan birisi olan Batılı Gözler Altında, okurunu derin bir tesir altına almayı başarır. Conrad Ukrayna doğumlu, İngilizceyi sonradan öğrenmiş, Polonya asıllı, Dostoyevski'yi hiç sevmeyen bir yazardır. Tam da böyle bir yazarın kaleme alabileceği bir kahramanı yaratmış, adını da Razumov koymuştur. Kendince hırsları, hayalleri olan; geleceğinin parlak olduğuna inanan Razumov'un, bir anda bütün hayatının, hem de her şeye maruz kalarak nasıl değiştiğini büyük bir tesir altında okuyacaksınız.
“Acaba şimdi ne yapıyordu? Ellerinin tersi gözlerinin üstünde yatakta ölü gibi uzanıyor muydu? Razumov kendi yatağının üstünde uzanan Haldin'in marazi bir biçimde canlı bir görüntüsünü aldı -başın çukurlaştırdığı beyaz yastık, uzun çizmeler içindeki bacaklar, yukarı kalkık ayaklar. Tiksintiyle, “Eve gittiğimde onu öldüreceğim,” dedi kendi kendine. Fakat bunun hiçbir faydası olmayacağını çok iyi biliyordu. Boynunda asılı duran ceset neredeyse diri adam kadar mahvedici olurdu. Tamamen imha etmek hariç hiçbir şey işe yaramazdı ve bu da imkânsızdı. O zaman ne? İnsan bu felaketten kaçmak için kendini mi öldürmeliydi?”
Siyasi roman denildiği zaman akla gelen ilk birkaç kitaptan birisi olan Batılı Gözler Altında, okurunu derin bir tesir altına almayı başarır. Conrad Ukrayna doğumlu, İngilizceyi sonradan öğrenmiş, Polonya asıllı, Dostoyevski'yi hiç sevmeyen bir yazardır. Tam da böyle bir yazarın kaleme alabileceği bir kahramanı yaratmış, adını da Razumov koymuştur. Kendince hırsları, hayalleri olan; geleceğinin parlak olduğuna inanan Razumov'un, bir anda bütün hayatının, hem de her şeye maruz kalarak nasıl değiştiğini büyük bir tesir altında okuyacaksınız.
“Acaba şimdi ne yapıyordu? Ellerinin tersi gözlerinin üstünde yatakta ölü gibi uzanıyor muydu? Razumov kendi yatağının üstünde uzanan Haldin'in marazi bir biçimde canlı bir görüntüsünü aldı -başın çukurlaştırdığı beyaz yastık, uzun çizmeler içindeki bacaklar, yukarı kalkık ayaklar. Tiksintiyle, “Eve gittiğimde onu öldüreceğim,” dedi kendi kendine. Fakat bunun hiçbir faydası olmayacağını çok iyi biliyordu. Boynunda asılı duran ceset neredeyse diri adam kadar mahvedici olurdu. Tamamen imha etmek hariç hiçbir şey işe yaramazdı ve bu da imkânsızdı. O zaman ne? İnsan bu felaketten kaçmak için kendini mi öldürmeliydi?”