Ölüme ve yaşama dair o kadar çok karar veriyor, bedenlerimizi o kadar çok ortaya koyuyoruz ki bizler için vücutlarımızın sahip olduğumuz varlıklarımızdan biri haline geldiği iddia olunabilir. Gelgelelim bedenin ve yaşamın bireysel, mülkiyetçi alımlanışının kendisi ne doğal ne de tarihten âri. Sherine Hamdy'nin alanında çığır açan etnografisi Mısır'da organ nakli etrafında yalnızca tıbbi bir fenomenin toplumsal sonuçlarını ele almakla kalmıyor, aynı zamanda çağımızın en temel varoluşsal ve dolayısıyla siyasal kabullerini teşrih ediyor. Bedenin şeyleşmesine, benliğe dışsal bir muhafazaya indirgenişine direnen ve muhalefet eden, yaşamı ve vücut bulmuş halini bir ‘emanet' olarak tecrübe eden İslami bir yaşam sanatının yeni organlar ve yeni yaşamıyla nasıl hayatın çetrefil ve bulanık sularında yol aldığını tartışıyor.
İslam dünyasındaki biyoetik ve tıp tartışmalarını Mısır özelinde açımlayan Bedenlerimiz Allah'a Ait, fıkhi tartışmaların önemsendiği tecrübi veçhelere ışık tutarak, ahkamın gündelik yaşam pratikleri içerisinden, bizatihi faillerce nasıl yorumlanıp dönüştürüldüğünü gösteriyor. Ve alışılagelmedik bir şekilde bir başarı hikâyesi anlatıyor: sosyal bilimler Orta Doğu'dan sadece kan ve gözyaşı hikâyeleri devşirirken, Hamdy bir taşra hastanesinin koridorlarında, kamusal alanı yeniden düşünmeye ve dönüştürmeye imkân veren unsurların doğuşunu belgeliyor.
“Bedenlerimiz Allah'a Ait dini ahlakın, doktorlar, hastalar ve karar verici mercilerin tıp pratiğini ne şekillerde kaynaklık ettiğine dair duyarlı ve özgün bir inceleme. Medikal antropoloji ve etik alanında geniş bir okur kitlesi bulacaktır.”
Saba Mahmood
Ölüme ve yaşama dair o kadar çok karar veriyor, bedenlerimizi o kadar çok ortaya koyuyoruz ki bizler için vücutlarımızın sahip olduğumuz varlıklarımızdan biri haline geldiği iddia olunabilir. Gelgelelim bedenin ve yaşamın bireysel, mülkiyetçi alımlanışının kendisi ne doğal ne de tarihten âri. Sherine Hamdy'nin alanında çığır açan etnografisi Mısır'da organ nakli etrafında yalnızca tıbbi bir fenomenin toplumsal sonuçlarını ele almakla kalmıyor, aynı zamanda çağımızın en temel varoluşsal ve dolayısıyla siyasal kabullerini teşrih ediyor. Bedenin şeyleşmesine, benliğe dışsal bir muhafazaya indirgenişine direnen ve muhalefet eden, yaşamı ve vücut bulmuş halini bir ‘emanet' olarak tecrübe eden İslami bir yaşam sanatının yeni organlar ve yeni yaşamıyla nasıl hayatın çetrefil ve bulanık sularında yol aldığını tartışıyor.
İslam dünyasındaki biyoetik ve tıp tartışmalarını Mısır özelinde açımlayan Bedenlerimiz Allah'a Ait, fıkhi tartışmaların önemsendiği tecrübi veçhelere ışık tutarak, ahkamın gündelik yaşam pratikleri içerisinden, bizatihi faillerce nasıl yorumlanıp dönüştürüldüğünü gösteriyor. Ve alışılagelmedik bir şekilde bir başarı hikâyesi anlatıyor: sosyal bilimler Orta Doğu'dan sadece kan ve gözyaşı hikâyeleri devşirirken, Hamdy bir taşra hastanesinin koridorlarında, kamusal alanı yeniden düşünmeye ve dönüştürmeye imkân veren unsurların doğuşunu belgeliyor.
“Bedenlerimiz Allah'a Ait dini ahlakın, doktorlar, hastalar ve karar verici mercilerin tıp pratiğini ne şekillerde kaynaklık ettiğine dair duyarlı ve özgün bir inceleme. Medikal antropoloji ve etik alanında geniş bir okur kitlesi bulacaktır.”
Saba Mahmood