18. yüzyılın sonlarından itibaren Türkler, parçalanma ve çöküşler çağını yaşamaya başladı. Devlet ve millet hayatında yaşanan sarsıntılar, devletin, milletin ve ülkenin bekasının tümeni kaygısını tetikledi ve bu kaygı, devlet ve millet hayatına ilişkin tüm politikaların temel itici gücü oldu.
Bu çalışmada, devletin bekasının teminine yönelik kaygının hukuksal ifadesi olan devlet bütünlüğü ilkesinin Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan iki yüz yıllık süreçte devletin, ülkenin ve milletin bütünleşmesini hedefleyen politikalarda başat rol oynadığı ortaya konmaya çalışılmıştır. Onsekizinci yüzyıldan günümüze uzanan tarihsel sürecin aslında bir unutuşlar süreci olduğu gözetildiğinde beka kaygısının iki yüz yıllık geçmişini hatırlatmak, Türk'ün, Türk Milleti'nin ve Türkiye'nin anlam katmanları hakkında bize fikir veribilir.
Böylece bazı arızi söylem ve politikalar bir yana bırakılabilirse bölünme korkularının hiç eksilmediği günümüzde bütünleşme noktasında yeni fırsatlar elde edilebilir.
18. yüzyılın sonlarından itibaren Türkler, parçalanma ve çöküşler çağını yaşamaya başladı. Devlet ve millet hayatında yaşanan sarsıntılar, devletin, milletin ve ülkenin bekasının tümeni kaygısını tetikledi ve bu kaygı, devlet ve millet hayatına ilişkin tüm politikaların temel itici gücü oldu.
Bu çalışmada, devletin bekasının teminine yönelik kaygının hukuksal ifadesi olan devlet bütünlüğü ilkesinin Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan iki yüz yıllık süreçte devletin, ülkenin ve milletin bütünleşmesini hedefleyen politikalarda başat rol oynadığı ortaya konmaya çalışılmıştır. Onsekizinci yüzyıldan günümüze uzanan tarihsel sürecin aslında bir unutuşlar süreci olduğu gözetildiğinde beka kaygısının iki yüz yıllık geçmişini hatırlatmak, Türk'ün, Türk Milleti'nin ve Türkiye'nin anlam katmanları hakkında bize fikir veribilir.
Böylece bazı arızi söylem ve politikalar bir yana bırakılabilirse bölünme korkularının hiç eksilmediği günümüzde bütünleşme noktasında yeni fırsatlar elde edilebilir.