“Mizah ile ciddiyet arasında çalkalanan hayatların siyah beyaz resmi nasıl çizilebilir ki? Ben çizdim sanırım. Bilge miydim? Doğrusu bilgeliğim yoktu. Bilgeliğim kelimelerimin büyüsünde saklıydı sadece. İnsanlara, ne anlama geldiklerini bilmedikleri kelimelerle cümleler kuruyordum, bu bir keramet sayılıyordu. Biliyordum çünkü, dağılan bir beynin kabul etmekten başka seçeneğinin olmadığını...
...İnsanlar kimin tarafından ezilip sömürülüyorsa, şartlanmış varlıklar gibi kendini ezenine doğru sürüyordu. Sömüren, felakete sürükleyen ya da ona bu yolu açan zihniyeti destekliyordu. Masumiyeti ile yaşayan kimi insanlar ise beni, memleketin kurtarıcısı, dervişi, bilgesi ilan ettiğinde cebimde kıçımı örtecek bir pantolon parası bile yoktu... Sonra ne mi oldu? Neler olmadı ki...”
Yazar, Ben Derviş Yu romanında, doğal bir anlatımla kaba güldürüyü işliyor. Derinliğine işlediği ironi ile söylenmek istenenin tersini söylüyor. Roman belagatindeki kinaye etkinliğini ustaca yapıyor olmasının sebebi toplumun genetiğiyle oynayan anlayışı ve piyonlarını örnekleriyle sunmasından kaynaklanıyor. Roman kahramanı, başına bilgelik müsibeti açılan Derviş Yu, küçük yaşına rağmen toplumu koyun sürüsü gibi sürenlere karşı mücadele vermektedir. Roman toplumsal bir yergi, eleştriel bir bakış açısıdır. Yazarın ustalığı ile güldürü imgesi rasyonel bir dille zenginleştiriliyor. Gördüğü her şeyin bir parçası olduğunu düşünen Derviş Yu'nun Hayat, Zaman, hayvan ve araçlarla konuşması romana ironik-fantastik bir boyut kazandırıyor ve roman karşımıza göndermelerle yüklü toplumsal bir hiciv çalışması olarak çıkıyor. Derviş, uzak bir köyde yaşayan filozof Gavur Lenin ile karşılaşınca ortaya benzersiz bir felsefenin biçimi, toplumsal argo sanatının sosyal DNA haritası çıkıyor. Roman gözlemlenmiş hayatlar bütünüdür. Hissedilen kaba güldürü ve roman mizahı gönderme sanatının bütün inceliklerine sadık kalınarak ustaca işlenmiştir. Kitabın kahramanı cümlelerinde sık sık öğelerin yerini değiştirerek okurun dikkatini toplumsal bir uyuşukluğa, bir yıkıma çekmek istemektedir. Karakterlerin insanı güldüren yaşamlarını, sırlarını, hayat algılarını yalın ve doğal haliyle sunan yazar, aslında masumiyetin gücünü kullanmadıkça her entrikaya yenilebileceğini de haykırıyor.
“Mizah ile ciddiyet arasında çalkalanan hayatların siyah beyaz resmi nasıl çizilebilir ki? Ben çizdim sanırım. Bilge miydim? Doğrusu bilgeliğim yoktu. Bilgeliğim kelimelerimin büyüsünde saklıydı sadece. İnsanlara, ne anlama geldiklerini bilmedikleri kelimelerle cümleler kuruyordum, bu bir keramet sayılıyordu. Biliyordum çünkü, dağılan bir beynin kabul etmekten başka seçeneğinin olmadığını...
...İnsanlar kimin tarafından ezilip sömürülüyorsa, şartlanmış varlıklar gibi kendini ezenine doğru sürüyordu. Sömüren, felakete sürükleyen ya da ona bu yolu açan zihniyeti destekliyordu. Masumiyeti ile yaşayan kimi insanlar ise beni, memleketin kurtarıcısı, dervişi, bilgesi ilan ettiğinde cebimde kıçımı örtecek bir pantolon parası bile yoktu... Sonra ne mi oldu? Neler olmadı ki...”
Yazar, Ben Derviş Yu romanında, doğal bir anlatımla kaba güldürüyü işliyor. Derinliğine işlediği ironi ile söylenmek istenenin tersini söylüyor. Roman belagatindeki kinaye etkinliğini ustaca yapıyor olmasının sebebi toplumun genetiğiyle oynayan anlayışı ve piyonlarını örnekleriyle sunmasından kaynaklanıyor. Roman kahramanı, başına bilgelik müsibeti açılan Derviş Yu, küçük yaşına rağmen toplumu koyun sürüsü gibi sürenlere karşı mücadele vermektedir. Roman toplumsal bir yergi, eleştriel bir bakış açısıdır. Yazarın ustalığı ile güldürü imgesi rasyonel bir dille zenginleştiriliyor. Gördüğü her şeyin bir parçası olduğunu düşünen Derviş Yu'nun Hayat, Zaman, hayvan ve araçlarla konuşması romana ironik-fantastik bir boyut kazandırıyor ve roman karşımıza göndermelerle yüklü toplumsal bir hiciv çalışması olarak çıkıyor. Derviş, uzak bir köyde yaşayan filozof Gavur Lenin ile karşılaşınca ortaya benzersiz bir felsefenin biçimi, toplumsal argo sanatının sosyal DNA haritası çıkıyor. Roman gözlemlenmiş hayatlar bütünüdür. Hissedilen kaba güldürü ve roman mizahı gönderme sanatının bütün inceliklerine sadık kalınarak ustaca işlenmiştir. Kitabın kahramanı cümlelerinde sık sık öğelerin yerini değiştirerek okurun dikkatini toplumsal bir uyuşukluğa, bir yıkıma çekmek istemektedir. Karakterlerin insanı güldüren yaşamlarını, sırlarını, hayat algılarını yalın ve doğal haliyle sunan yazar, aslında masumiyetin gücünü kullanmadıkça her entrikaya yenilebileceğini de haykırıyor.