“Bir başka dünya burası, bizim bilmediğimiz. Çocuklar çocuk değil burada.”
Bugüne kadar roman, öykü, tiyatro oyunu gibi farklı edebi türlerde eserler veren usta yazar Habib Bektaş, Ben Öykülere İnanırım adını verdiği öykü seçkisinde, sözün özüne ulaşmış çağdaş öykülere imza atıyor.
Okurunun kalbine dokunmayı ve sızlatmayı başaran otuz beş öyküye kucak açan Ben Öykülere İnanırım'ın Delidolu tarafından yeniden gözden geçirilmiş baskısında, kitabın 2001 tarihli ilk basımında bulunmayan yedi yeni öyküye de yer veriliyor.
Kısa öykü türünün olanaklarını zorlayan metinlerinde, yalnızlığı, yersiz yurtsuzluğu, yabancılaşmayı, göçmen olmayı ve belki de en önemlisi insanca yaşama özlemini naif bir üslupla ele alan Bektaş'ın okuruna tokat gibi çarpan minimal öyküleri belleklerde derinlikli izler bırakıyor.
“Uzaklara gitsek,” dedi kadın, “insanların bizi tanımadığı yerlere?”
“Neden?” dedi adam.
Umutlandı kadın:
“Her şeye yeniden başlayabiliriz, bizi tanımıyorlar ya!”
“Öyleyse burada da kalabiliriz,” dedi adam.
“Bir başka dünya burası, bizim bilmediğimiz. Çocuklar çocuk değil burada.”
Bugüne kadar roman, öykü, tiyatro oyunu gibi farklı edebi türlerde eserler veren usta yazar Habib Bektaş, Ben Öykülere İnanırım adını verdiği öykü seçkisinde, sözün özüne ulaşmış çağdaş öykülere imza atıyor.
Okurunun kalbine dokunmayı ve sızlatmayı başaran otuz beş öyküye kucak açan Ben Öykülere İnanırım'ın Delidolu tarafından yeniden gözden geçirilmiş baskısında, kitabın 2001 tarihli ilk basımında bulunmayan yedi yeni öyküye de yer veriliyor.
Kısa öykü türünün olanaklarını zorlayan metinlerinde, yalnızlığı, yersiz yurtsuzluğu, yabancılaşmayı, göçmen olmayı ve belki de en önemlisi insanca yaşama özlemini naif bir üslupla ele alan Bektaş'ın okuruna tokat gibi çarpan minimal öyküleri belleklerde derinlikli izler bırakıyor.
“Uzaklara gitsek,” dedi kadın, “insanların bizi tanımadığı yerlere?”
“Neden?” dedi adam.
Umutlandı kadın:
“Her şeye yeniden başlayabiliriz, bizi tanımıyorlar ya!”
“Öyleyse burada da kalabiliriz,” dedi adam.