"Yıllar önce, Türk toplumunun çok duyarlı olduğu 27 Mayıs 1960 ve öncesine değinmenin pek de kolay bir şey olmayacağını düşünüyordum. Aradan kırk beş yıl geçmiş. ‘Geç, hiçbir zaman geç değildir' diyerek, anılarımı yazma zamanının geldiği kanısına vardım: - 27 Mayıs 1960 ve öncesinde, ulusça, kara bir sis tabakası içerisinde bunaldığımız, hala hafızalarımızdan silinmeyen, üzerimize bir karabasan gibi çöken maddi manevi birçok yıkıma neden olan İkinci Dünya Savaşı; Tek Parti Dönemi; - 1950 - 1960 Demokrat Partili yıllar; - Olayların içine nasıl sürüklendiğimiz; - 27 Mayıs 1960 Darbesi; - Pek çok vatandaşa olduğu gibi, benimle ve eşimle ilgili asılsaz ihbarlar sonucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğündeki sorgulama ve yargılamalar; - Ve daha sonraları korku ve endişe içinde geçirdiğimiz günler... Annem Naile Hanım'ın, neden on yılı aşkın süre Türk Padişahı İkinci Abdülhamit Han'ın Yıldız Sarayı'nda yaşadığı; babam Ömer Musiç'e hangi nedenlerle ‘kahramanlık' unvanının verildiği gibi konuları da yazmadan edemedim..."
"Yıllar önce, Türk toplumunun çok duyarlı olduğu 27 Mayıs 1960 ve öncesine değinmenin pek de kolay bir şey olmayacağını düşünüyordum. Aradan kırk beş yıl geçmiş. ‘Geç, hiçbir zaman geç değildir' diyerek, anılarımı yazma zamanının geldiği kanısına vardım: - 27 Mayıs 1960 ve öncesinde, ulusça, kara bir sis tabakası içerisinde bunaldığımız, hala hafızalarımızdan silinmeyen, üzerimize bir karabasan gibi çöken maddi manevi birçok yıkıma neden olan İkinci Dünya Savaşı; Tek Parti Dönemi; - 1950 - 1960 Demokrat Partili yıllar; - Olayların içine nasıl sürüklendiğimiz; - 27 Mayıs 1960 Darbesi; - Pek çok vatandaşa olduğu gibi, benimle ve eşimle ilgili asılsaz ihbarlar sonucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğündeki sorgulama ve yargılamalar; - Ve daha sonraları korku ve endişe içinde geçirdiğimiz günler... Annem Naile Hanım'ın, neden on yılı aşkın süre Türk Padişahı İkinci Abdülhamit Han'ın Yıldız Sarayı'nda yaşadığı; babam Ömer Musiç'e hangi nedenlerle ‘kahramanlık' unvanının verildiği gibi konuları da yazmadan edemedim..."