Yılmaz Güney'li, Cüneyt Arkın'lı filmler kadar Ayşecik'li, Ömercik'li, Yumurcak'lı, filmler de büyük ilgi görüyor, mutlu sona hep birlikte seviniliyordu. Ezilen, horlanan, hep ağlayan Ayşecik'in, sevimli Ömercik'in, Afacan'ın, Yumurcak'ın, Sezercik'in yanı sıra o filmlerin iyi, sevimli ve babacan insanları Vahi Öz, Hulusi Kentmen, Necdet Tosun, Sami Hazinses, Suna Pekuysal, Hüseyin Baradan, Cevat Kurtuluş'la da bütünleşirdik. “Bana annemi versin, bütün servet onun olsun. Ben para pul istemiyorum, annemi istiyorum” diyordu Yavrum filminde Ayşecik.
Ayşecik Fakir Prenses filminde de babası o doğmadan ölmüş, mahallede herkesin prenses dediği biridir. Günün birinde prenses olur. O filmde de “ben sevdiğim insanlar arasında yaşayayım da varsın fakir olayım” der.
Yeşilçam'da filmler bin bir zorluklar, yokluklar içinde, insan emeğine ve “yaratıcılığına” dayanarak yapılıyordu. Bir avuç inançlı sinemacının, yönetmenin ve her biri doğal yetenek olan oyuncuların, sinema emekçilerinin olanaksızlıklar içinde ortaya çıkardıkları filmler, halk tarafından beğeniyle izleniyordu. 70'li yılların ortalarına kadar sürdü bu durum. Sonra büyü bozuldu. Gittikçe daha az film çekilir oldu.
Yılmaz Güney'li, Cüneyt Arkın'lı filmler kadar Ayşecik'li, Ömercik'li, Yumurcak'lı, filmler de büyük ilgi görüyor, mutlu sona hep birlikte seviniliyordu. Ezilen, horlanan, hep ağlayan Ayşecik'in, sevimli Ömercik'in, Afacan'ın, Yumurcak'ın, Sezercik'in yanı sıra o filmlerin iyi, sevimli ve babacan insanları Vahi Öz, Hulusi Kentmen, Necdet Tosun, Sami Hazinses, Suna Pekuysal, Hüseyin Baradan, Cevat Kurtuluş'la da bütünleşirdik. “Bana annemi versin, bütün servet onun olsun. Ben para pul istemiyorum, annemi istiyorum” diyordu Yavrum filminde Ayşecik.
Ayşecik Fakir Prenses filminde de babası o doğmadan ölmüş, mahallede herkesin prenses dediği biridir. Günün birinde prenses olur. O filmde de “ben sevdiğim insanlar arasında yaşayayım da varsın fakir olayım” der.
Yeşilçam'da filmler bin bir zorluklar, yokluklar içinde, insan emeğine ve “yaratıcılığına” dayanarak yapılıyordu. Bir avuç inançlı sinemacının, yönetmenin ve her biri doğal yetenek olan oyuncuların, sinema emekçilerinin olanaksızlıklar içinde ortaya çıkardıkları filmler, halk tarafından beğeniyle izleniyordu. 70'li yılların ortalarına kadar sürdü bu durum. Sonra büyü bozuldu. Gittikçe daha az film çekilir oldu.