M. Uçan'ın öyküleri Van'dan, Erciş'ten, bir göl kenarından, bir göl içinden, takla atan güvercinlerden, Azrail'den, askeriyeden, hazinelerden, kardan, buzdan, kurtuluş günlerinden geçip, uzun bir yoldan geliyor okura doğru.
Küçük şehirlerin “küçük” insanlarını, küçük dertlerini, tutunamamalarını anlatıyor kelimelere tutunarak. Hayal edenleri, küfredenleri, “normal” kabul edilene karşı çıkanları göreceksiniz öykülerinde. Belki de tam tanımlama olarak yerin altında olmayan, yeraltını gösterecek size.
M. Uçan üçüncü kitabında “Bense Ölümden Korkmayacak Kadar Yalnızdım” derken, kalabalığın içindeki bireyi, yaşamın temeldeki yalnızlığını hatırlatıyor.
Yalnızlık ve çaresizliğin metropollerin tekelinde olduğu algısından uzaklaşmamızı sağlıyor yazdıklarıyla
“Normal” saymadığımız her şeyin bıraktığı gibi, öykü kahramanları da hafızanızda rahatsız edici bir tat bırakacak.
Ayşe Akaltun
M. Uçan'ın öyküleri Van'dan, Erciş'ten, bir göl kenarından, bir göl içinden, takla atan güvercinlerden, Azrail'den, askeriyeden, hazinelerden, kardan, buzdan, kurtuluş günlerinden geçip, uzun bir yoldan geliyor okura doğru.
Küçük şehirlerin “küçük” insanlarını, küçük dertlerini, tutunamamalarını anlatıyor kelimelere tutunarak. Hayal edenleri, küfredenleri, “normal” kabul edilene karşı çıkanları göreceksiniz öykülerinde. Belki de tam tanımlama olarak yerin altında olmayan, yeraltını gösterecek size.
M. Uçan üçüncü kitabında “Bense Ölümden Korkmayacak Kadar Yalnızdım” derken, kalabalığın içindeki bireyi, yaşamın temeldeki yalnızlığını hatırlatıyor.
Yalnızlık ve çaresizliğin metropollerin tekelinde olduğu algısından uzaklaşmamızı sağlıyor yazdıklarıyla
“Normal” saymadığımız her şeyin bıraktığı gibi, öykü kahramanları da hafızanızda rahatsız edici bir tat bırakacak.
Ayşe Akaltun