“Yaptım abi,” dedi, “yapmaz olur muyum? Bir akşamüstü mendirekte kayalara oturmuştuk. Çift kâğıdı sardım. Kafalarımız hemen güzelleşti. Deniz de nasıl biliyor musun? Çarşaf. Güneş batmak üzere, denizin üstü bildiğin pembe ama böyle saten gibi.” Elimi kaldırır gibi yaptım,“Edebiyat yapma lan, doğru dürüst anlat,” dedim.
Sahil kenarında yaşayan emniyetten malulen emekli bir polis Nusret Çakmak... Karısını kaybetmiş, kızı onunla konuşmuyor, oğlu bir var bir yok... Annesinin yanında yaşıyor ama ne yapsa eksik yaşıyor, durmadan içiyor, kahırlanıyor, hatırlıyor, unutmaya çalışıyor. Ufuksuz,
renksiz, rüyasız... Hüzünlü...
Sonra bir intihar hikâyesi çıkıyor... Benim kızım bunu yapmaz diyen eski bir arkadaş oturuyor karşısına... Sonra bir yazar, sonra dumanlı meyhaneler... Adamın götünü donduran Poyraz, anason kokusu, beyaz peynir, Çanakkale yolu, askerler, eski hikâyeler...
Bil ki Hayat Virâne, acı hayatın polisiyesi... İlyas Barut, polisiyenin yeni yazarı, dalgalı deniz...Usta işi ilk roman...
“Yaptım abi,” dedi, “yapmaz olur muyum? Bir akşamüstü mendirekte kayalara oturmuştuk. Çift kâğıdı sardım. Kafalarımız hemen güzelleşti. Deniz de nasıl biliyor musun? Çarşaf. Güneş batmak üzere, denizin üstü bildiğin pembe ama böyle saten gibi.” Elimi kaldırır gibi yaptım,“Edebiyat yapma lan, doğru dürüst anlat,” dedim.
Sahil kenarında yaşayan emniyetten malulen emekli bir polis Nusret Çakmak... Karısını kaybetmiş, kızı onunla konuşmuyor, oğlu bir var bir yok... Annesinin yanında yaşıyor ama ne yapsa eksik yaşıyor, durmadan içiyor, kahırlanıyor, hatırlıyor, unutmaya çalışıyor. Ufuksuz,
renksiz, rüyasız... Hüzünlü...
Sonra bir intihar hikâyesi çıkıyor... Benim kızım bunu yapmaz diyen eski bir arkadaş oturuyor karşısına... Sonra bir yazar, sonra dumanlı meyhaneler... Adamın götünü donduran Poyraz, anason kokusu, beyaz peynir, Çanakkale yolu, askerler, eski hikâyeler...
Bil ki Hayat Virâne, acı hayatın polisiyesi... İlyas Barut, polisiyenin yeni yazarı, dalgalı deniz...Usta işi ilk roman...