Bilgelerden Kahve Molası

Stok Kodu:
9786058413054
Boyut:
13.50x21.50
Sayfa Sayısı:
242
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-10
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
9786058413054
459506
Bilgelerden Kahve Molası
Bilgelerden Kahve Molası
15.00

Hz. Süleyman'ın sarayına kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayati bir mesele için Hz. Süleyman'la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman (a.s) benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar: “Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana...”

Adam telaş içinde: “Bu sabah karşıma Azrail (a.s) çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı...” “Peki, ne yapmamı istiyorsun?” Adam yalvarır: “Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgarına emret de beni buradan ta Hindistan'a iletsin. O zaman Azrail (a.s) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!” Hz. Süleyman, adamın haline acır. Rüzgarı çağırır ve: “Bu adamı hemen al Hindistan'a bırak!” emrini verir. Rüzgar bu... Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan'da uzak bir adaya götürür. Öğleye doğru Hz. Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s) da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır: “Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun?” der. Azrail (a.s) cevap verir:

Ey Dünyanın Ulu Sultanı! Ben, o adama öfkeyle, hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O beni yanlış anladı.

Vehme kapıldı. Onu, burada görünce çok şaşırdım. Çünkü Allah (c.c) bana emretmişti ki: “Haydi, git, bu akşam o adamın canını Hindistan'da al!” “Ben de; bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan'da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi.”

Hz. Süleyman'ın sarayına kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayati bir mesele için Hz. Süleyman'la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman (a.s) benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar: “Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana...”

Adam telaş içinde: “Bu sabah karşıma Azrail (a.s) çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı...” “Peki, ne yapmamı istiyorsun?” Adam yalvarır: “Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgarına emret de beni buradan ta Hindistan'a iletsin. O zaman Azrail (a.s) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!” Hz. Süleyman, adamın haline acır. Rüzgarı çağırır ve: “Bu adamı hemen al Hindistan'a bırak!” emrini verir. Rüzgar bu... Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan'da uzak bir adaya götürür. Öğleye doğru Hz. Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s) da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır: “Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun?” der. Azrail (a.s) cevap verir:

Ey Dünyanın Ulu Sultanı! Ben, o adama öfkeyle, hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O beni yanlış anladı.

Vehme kapıldı. Onu, burada görünce çok şaşırdım. Çünkü Allah (c.c) bana emretmişti ki: “Haydi, git, bu akşam o adamın canını Hindistan'da al!” “Ben de; bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan'da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi.”

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat