İkinci El
Cornforth, Theory of Knowledge (Bilgi Teorisi) adlı yapıtında, insan bilincinin doğuşunu ve gelişimini inceledi. Pavlov’un “koşullu tepke” kuramını benimseyerek, beyni dış evrenle olan en karmaşık ilişkilerin organı diye gördü.Ona göre,zihinle gövde birbirinden ayrılamaz. Düşünme, isteme gibi zihinsel etkinlikler, koşullu tepkelerin oluşumu temelinde, canlıları dışev-rene uydurur. Dış evrenle karmaşıkve değişken ilişkilerin kurulması bilinci doğurur; bu nedenle özdeksel dünyanın yansımasından başka hiçbir şey bilinçte bulunamaz. İnsanın doğayla girdiği, değiştirme dönüştürme ilişkisi, nesnelerin içbağıntılarım ve ussallıklarını irdelemesine yol açar. Cornforth’a göre, insanların nesneler ve birbirleriyle girdikleri ilişkiden kaynaklanan, ancak hiçbir algılanan nesnenin karşılığı olmayan görüşler “soyut düşünce”yi doğurur.
Cornforth’a göre gerçeklik düşünceyle nesnel gerçek arasındaki uygunluktur. Nesnel gerçek ise içeriği bakımından nesnel dünyaya bağlıdır ve insandan bağımsızdır. Ancak bu gerçeği elde etme araçları insana bağımlı ve görecelidir. Bu nedenle gerçeklikte hem nesnellik, hem öznellik; hem görecelik, hem saklık vardır. Gerçekliği ararken yalnızca özne gözö-nünde tutulursa deneycilik, yalnızca nesneye bağlı kalınırsa dogmacılık ortaya çıkar.
Cornforth’a göre bilgi, nesnel gerçeklerin doğru yansıması olarak oluşturulmuş, denenmiş kavram, görüş ve önermelerin toplamıdır. Bu da ancak toplumsal etkinlik sürecinde gerçekleşebilir. İnsanın bilgiyi kazanma aracı duyumlar-algılardır. Algıladığı nesneyi niteliklerine göre dönüştürebilen insan, bilgisini sınamış olur. Bilgi, daha çok öğrenme yoluyla, niceliksel olarak, yeni öğrenilenlerin eskilerine değişik anlamlar kazandırmasıyla niteliksel olarak değişir. Bunun için de kuramla uygulamanın birlikte ilerlemesi gerekir. Bu anlamda, bilginin sınırı yoktur.
İkinci El
Cornforth, Theory of Knowledge (Bilgi Teorisi) adlı yapıtında, insan bilincinin doğuşunu ve gelişimini inceledi. Pavlov’un “koşullu tepke” kuramını benimseyerek, beyni dış evrenle olan en karmaşık ilişkilerin organı diye gördü.Ona göre,zihinle gövde birbirinden ayrılamaz. Düşünme, isteme gibi zihinsel etkinlikler, koşullu tepkelerin oluşumu temelinde, canlıları dışev-rene uydurur. Dış evrenle karmaşıkve değişken ilişkilerin kurulması bilinci doğurur; bu nedenle özdeksel dünyanın yansımasından başka hiçbir şey bilinçte bulunamaz. İnsanın doğayla girdiği, değiştirme dönüştürme ilişkisi, nesnelerin içbağıntılarım ve ussallıklarını irdelemesine yol açar. Cornforth’a göre, insanların nesneler ve birbirleriyle girdikleri ilişkiden kaynaklanan, ancak hiçbir algılanan nesnenin karşılığı olmayan görüşler “soyut düşünce”yi doğurur.
Cornforth’a göre gerçeklik düşünceyle nesnel gerçek arasındaki uygunluktur. Nesnel gerçek ise içeriği bakımından nesnel dünyaya bağlıdır ve insandan bağımsızdır. Ancak bu gerçeği elde etme araçları insana bağımlı ve görecelidir. Bu nedenle gerçeklikte hem nesnellik, hem öznellik; hem görecelik, hem saklık vardır. Gerçekliği ararken yalnızca özne gözö-nünde tutulursa deneycilik, yalnızca nesneye bağlı kalınırsa dogmacılık ortaya çıkar.
Cornforth’a göre bilgi, nesnel gerçeklerin doğru yansıması olarak oluşturulmuş, denenmiş kavram, görüş ve önermelerin toplamıdır. Bu da ancak toplumsal etkinlik sürecinde gerçekleşebilir. İnsanın bilgiyi kazanma aracı duyumlar-algılardır. Algıladığı nesneyi niteliklerine göre dönüştürebilen insan, bilgisini sınamış olur. Bilgi, daha çok öğrenme yoluyla, niceliksel olarak, yeni öğrenilenlerin eskilerine değişik anlamlar kazandırmasıyla niteliksel olarak değişir. Bunun için de kuramla uygulamanın birlikte ilerlemesi gerekir. Bu anlamda, bilginin sınırı yoktur.