Mezopotamya'nın kalbinde, bir yaz günü, üstelik kubbemsi bir Urfa sıcağında, kemendinden kurtulmuş tayların çimenli düzlüklerde coşkulu koşu sonrası yorgunluğuyla bir çınara rastlarsanız, sığının onun cömert gölgesine. Sırtınız serin gölgesine dayalı, gözlerinizi de kapatarak, rüzgarı çağıran yapraklarının sesini dinleyin. Bu sesler bir gönül dostunun, erdemli bir şairinin iniltileridir aslında; Misbah Hicri'nin dağlarda kıyılmış ceylanlara ağıtıdır…
Söz kadar ezeli/ Yazı gibi kadim
Dolanır bin yılın sesi.
Döner bir çağlayana,
Göverir solgun çiçekler,
El ele dillerde sevda şarkısı
Mezopotamya'nın kalbinde, bir yaz günü, üstelik kubbemsi bir Urfa sıcağında, kemendinden kurtulmuş tayların çimenli düzlüklerde coşkulu koşu sonrası yorgunluğuyla bir çınara rastlarsanız, sığının onun cömert gölgesine. Sırtınız serin gölgesine dayalı, gözlerinizi de kapatarak, rüzgarı çağıran yapraklarının sesini dinleyin. Bu sesler bir gönül dostunun, erdemli bir şairinin iniltileridir aslında; Misbah Hicri'nin dağlarda kıyılmış ceylanlara ağıtıdır…
Söz kadar ezeli/ Yazı gibi kadim
Dolanır bin yılın sesi.
Döner bir çağlayana,
Göverir solgun çiçekler,
El ele dillerde sevda şarkısı