Seni unutmam gerekiyordu. Kendimi hatırlamak için seni unutmam gerekiyordu Gülay. İçimde olduğun sürece, ruhumu taşıyacak gücü bulamadım bir türlü ayaklarımda. Ne seni unuttum ne de sensiz yaşamayı başarabildim. Kahretsin Gülay! Kalbimi paramparça ettin, içinde sen olduğunu bile bile.
...Çocukken gökkuşağının benim olmasını isterdim Gülay. Yıldızların, bulutların, rüzgârların oyuncağım olmasını isterdim. Büyüdükten sonra, daha da büyük bir hayalin peşine takılarak, bir tek senin benim olmanı istedim. Hep aşamadığım bir duvardı hayallerim. Ulaşılamayacak hayallerin peşine takılıp gitmek, çocukluğumdan bana kalan ve herkesin anlayamayacağı bir intihar biçimiydi sevgili Gülay.
...Herkes bırakıp gittiğim için beni suçlu görüyor Gülay. Oysa bir tek sen, benim sebepsiz gitmediğimi biliyorsun. Vicdan azabın senin Azrail'in olacak Gülay.
...Ömür boyunca aşılmaz bir duvarın dibinde, kendimi ısıra ısıra ve sadece kendime zarar vererek bir köpek gibi yaşadım. Son zamanlarda ise daha ileriye giderek, kudurmuş bir köpek gibi hissetmeye başladım kendimi. Herkese ve her şeye saldıracak bir köpek... Sanırım bu gidişle, bu kudurmuş köpeğin ölümü de köpekçe olacak Gülay.
...Hayatı nasıl yaşadım biliyor musun Gülay? Bekleyerek... Bu yüzden yaşadıklarımdan değil, yaşayamadıklarımdan öfkeliyim kendime.
...Sevgili Gülay... Konuşman aramızdaki son noktayı koyacaktı. Konuşmadın. Üç kurşun gibi, üç noktayla acı içinde yaşamaya mahkum ettin beni.
Türk edebiyatında, bir şizofrenin kayıp dünyasının bilinçaltı akışı hiçbir edebi eserde böylesine özgün ve ustalıkla kurgulanmadı. Romanın her kelimesi bir cam kırığı gibi keskin, bir cinnet anı kadar derin ve yüksek sesli...
Seni unutmam gerekiyordu. Kendimi hatırlamak için seni unutmam gerekiyordu Gülay. İçimde olduğun sürece, ruhumu taşıyacak gücü bulamadım bir türlü ayaklarımda. Ne seni unuttum ne de sensiz yaşamayı başarabildim. Kahretsin Gülay! Kalbimi paramparça ettin, içinde sen olduğunu bile bile.
...Çocukken gökkuşağının benim olmasını isterdim Gülay. Yıldızların, bulutların, rüzgârların oyuncağım olmasını isterdim. Büyüdükten sonra, daha da büyük bir hayalin peşine takılarak, bir tek senin benim olmanı istedim. Hep aşamadığım bir duvardı hayallerim. Ulaşılamayacak hayallerin peşine takılıp gitmek, çocukluğumdan bana kalan ve herkesin anlayamayacağı bir intihar biçimiydi sevgili Gülay.
...Herkes bırakıp gittiğim için beni suçlu görüyor Gülay. Oysa bir tek sen, benim sebepsiz gitmediğimi biliyorsun. Vicdan azabın senin Azrail'in olacak Gülay.
...Ömür boyunca aşılmaz bir duvarın dibinde, kendimi ısıra ısıra ve sadece kendime zarar vererek bir köpek gibi yaşadım. Son zamanlarda ise daha ileriye giderek, kudurmuş bir köpek gibi hissetmeye başladım kendimi. Herkese ve her şeye saldıracak bir köpek... Sanırım bu gidişle, bu kudurmuş köpeğin ölümü de köpekçe olacak Gülay.
...Hayatı nasıl yaşadım biliyor musun Gülay? Bekleyerek... Bu yüzden yaşadıklarımdan değil, yaşayamadıklarımdan öfkeliyim kendime.
...Sevgili Gülay... Konuşman aramızdaki son noktayı koyacaktı. Konuşmadın. Üç kurşun gibi, üç noktayla acı içinde yaşamaya mahkum ettin beni.
Türk edebiyatında, bir şizofrenin kayıp dünyasının bilinçaltı akışı hiçbir edebi eserde böylesine özgün ve ustalıkla kurgulanmadı. Romanın her kelimesi bir cam kırığı gibi keskin, bir cinnet anı kadar derin ve yüksek sesli...