Bireyin ve dolayısıyla toplumun kendini ifade etme biçimlerinden biri olarak müzik, belki de en doğrudan etkiye sahip olan sanat dalıdır. Giles Oakley'nin Blues Tarihi-Şeytanın Müziği adlı çalışması da kendini ifade etme biçimi olarak müziğin en ilginç öykülerinden birini anlatıyor. Amerika'da en büyük "öteki" grubu olarak algılanan siyah kölelerin arasında doğan blues zamanla, ötekinin "ötekiliği"ni daha da vurgulayarak yansıtan etkili bir müzik türü haline gelmiştir. Oakley'nin anlattığı öykünün ilginç yanı ise, "ötekiliği" şeytanla özdeşleştirilen bir halkın bu "şeytansı" müziğinin, neredeyse doğar doğmaz büyük bir popülarite kazanması ve birçok beyazın da bu müzik türünü hayranlık derecesinde benimsemesidir. Oakley'nin anlattığı bu paradoks, Blues Tarihi'ni bir müzik kitabının ötesine taşıyarak toplumsal, kültürel ve tarihsel bir öyküye dönüştürüyor. Kitapta, blues'un ve sanatçılarının öyküleri, Amerikan tarihinin ayrıntılarıyla birlikte ele alınıyor. Afro-Amerikalı blues sanatçılarının geçmişini özenli ve dikkatli bir tarihçi gibi inceleyen Oakley, daha önce belgelenmemiş bir tarihi de gün ışığına çıkartıyor. Blues'un tarihini yazarken, şarkı sözleri kadar, farklı müzik biçimlerinin analizine, müzik tekniklerine ve aletlerine de eğiliyor. Aynı zamanda, blues müziğinin tüm farklı tür ve dönemlerini, anlaşılır bir neden-sonuç ve etki ilişkisiyle birbirine bağlamayı da ihmal etmiyor. Oakley'nin çizdiği blues panoraması, hem genel olarak müzik tarihi hem de toplumsal ve kültürel tarih açısından, blues'un gelişiminde etkin olan toplumsal gelişmelere de değinerek, sağlam bir bakış açısı sunmaktadır. Kitap, blues konusunda uzman olanların yanı sıra, bu müzik türü hakkında temel bir bilgi edinmek isteyen meraklılara da yönelik temel bir kaynak olarak hazırlanmıştır.
Bireyin ve dolayısıyla toplumun kendini ifade etme biçimlerinden biri olarak müzik, belki de en doğrudan etkiye sahip olan sanat dalıdır. Giles Oakley'nin Blues Tarihi-Şeytanın Müziği adlı çalışması da kendini ifade etme biçimi olarak müziğin en ilginç öykülerinden birini anlatıyor. Amerika'da en büyük "öteki" grubu olarak algılanan siyah kölelerin arasında doğan blues zamanla, ötekinin "ötekiliği"ni daha da vurgulayarak yansıtan etkili bir müzik türü haline gelmiştir. Oakley'nin anlattığı öykünün ilginç yanı ise, "ötekiliği" şeytanla özdeşleştirilen bir halkın bu "şeytansı" müziğinin, neredeyse doğar doğmaz büyük bir popülarite kazanması ve birçok beyazın da bu müzik türünü hayranlık derecesinde benimsemesidir. Oakley'nin anlattığı bu paradoks, Blues Tarihi'ni bir müzik kitabının ötesine taşıyarak toplumsal, kültürel ve tarihsel bir öyküye dönüştürüyor. Kitapta, blues'un ve sanatçılarının öyküleri, Amerikan tarihinin ayrıntılarıyla birlikte ele alınıyor. Afro-Amerikalı blues sanatçılarının geçmişini özenli ve dikkatli bir tarihçi gibi inceleyen Oakley, daha önce belgelenmemiş bir tarihi de gün ışığına çıkartıyor. Blues'un tarihini yazarken, şarkı sözleri kadar, farklı müzik biçimlerinin analizine, müzik tekniklerine ve aletlerine de eğiliyor. Aynı zamanda, blues müziğinin tüm farklı tür ve dönemlerini, anlaşılır bir neden-sonuç ve etki ilişkisiyle birbirine bağlamayı da ihmal etmiyor. Oakley'nin çizdiği blues panoraması, hem genel olarak müzik tarihi hem de toplumsal ve kültürel tarih açısından, blues'un gelişiminde etkin olan toplumsal gelişmelere de değinerek, sağlam bir bakış açısı sunmaktadır. Kitap, blues konusunda uzman olanların yanı sıra, bu müzik türü hakkında temel bir bilgi edinmek isteyen meraklılara da yönelik temel bir kaynak olarak hazırlanmıştır.