Evrenin tanrısal gerçeği ve her bilinmezin anahtarı, ruh ve ruha bağlı tekamüldür. Tekamülün zaman ve mekan içindeki maddesel ve ruhsal görünümünü iki sistem üstlenmiştir: Din ve bilim. Aklın ve ruhun ihtiyaçlarına, sorunlarına, arayış ve tatminlerine cevap bulmaya çalışan, ve insanın gelişmesine uygun olarak gelişen din ve bilim, temelde BİR ve TEK olan hakikati iki ayrı yönden ele almaktadırlar. Din ruhtan maddeye, bilim maddeden ruha doğru gitmekte olduklarını iddia etmektedirler. Hangi görüş ve anlayışta olurlarsa olsunlar, bilimsel ve dinsel bilgiler birer gerçektirler.
Bu kitap Ruh'tan maddeye doğru inişi, evrenin tanrısal ışığı ile ruhsal alemin kudret ve bilgisini taşıyan, büyük yol göstericileri, insanları aydınlatanları, büyük Vazifelileri, büyük organizatörleri anlatmaktadır.
Hakikat uğruna her türlü eziyet ve acıya katlanan ve hatta ölümü bile gözünü kırpmadan kabul eden bu halis insanların, vazifeli mürşitlerin, insanlığa taşıdıkları ışığın nuru ile, kurduğumuz uygarlığın anlam ve amacını bize ifade ettiklerini çoktan unutmuşa benziyoruz. Ne Tanrı'ya, ne ruha inanan, idrak eden, kendinden ve sorumlu özgürlüğünden kuşkulanan; irade, tahayyül, ideal ve sevgiden yoksun insanlığın uykudan uyanmaları, silkinip ileriye hamle yapmaları için ışık ve bilgi getiren bu ilahi misyonerlerin gerçek vazifelerini öğrenmek bizlerin görevidir.
İnsanlık tarihi ile dinler tarihi birbirinden ayrılamazlar. Her ikisinin asıl amaç ve anlamı, yani içsel ve dışsal görünümü, birbirlerinin sebep ve sonucu olmuştur. İnsanlığın tekamül çaba ve isteği onun bilgilenmesine sebep olmuş, bilgi de daha kapsamlı gerçeklere ulaşmasına yol açmıştır. Görünmeyen sebepler, görünen sebeplerin yapıcısıdır. Görünmeyen (ezoterik, batini) sebepler; Ruhsal Dünya'nın insan özgürlüğünü asla zedelemeyen yönlendirmeleri, bilgi ve aydınlatmaları, ilham ve vahyidir.
Bu aydınlatmalara sahip olduklarım savunan dinler, kendi dogmaları içine sıkışmış, maddenin kölesi durumuna gelmiş bilimden yardım bekler duruma düşmüş değiller midir? Yetersizliğini fark etmeyip, maddeleşen manasını haklı çıkartmak için kendinden daha beter durumda bulunan inkarcı bilimden medet uman dinler, hakikatlerini yeniden anlamak üzere kendi asıl köklerine, ince gizli ve müteal anlamlarına dönmek zorundadırlar. İşte bu kitabın yazılış amacı budur. Yazarının dediği gibi, “Bu kitap, bütünüyle, yüce, eksiksiz ve ezeli-ebedi nitelikli hakikate ulaşmak özleminin ürünüdür.”
Kitaba, Zerdüşt ve Muhammed Peygamberi ilave ettik ve açıklamalar kısmını bağımsız bölümler halinde düzenledik.
Evrenin tanrısal gerçeği ve her bilinmezin anahtarı, ruh ve ruha bağlı tekamüldür. Tekamülün zaman ve mekan içindeki maddesel ve ruhsal görünümünü iki sistem üstlenmiştir: Din ve bilim. Aklın ve ruhun ihtiyaçlarına, sorunlarına, arayış ve tatminlerine cevap bulmaya çalışan, ve insanın gelişmesine uygun olarak gelişen din ve bilim, temelde BİR ve TEK olan hakikati iki ayrı yönden ele almaktadırlar. Din ruhtan maddeye, bilim maddeden ruha doğru gitmekte olduklarını iddia etmektedirler. Hangi görüş ve anlayışta olurlarsa olsunlar, bilimsel ve dinsel bilgiler birer gerçektirler.
Bu kitap Ruh'tan maddeye doğru inişi, evrenin tanrısal ışığı ile ruhsal alemin kudret ve bilgisini taşıyan, büyük yol göstericileri, insanları aydınlatanları, büyük Vazifelileri, büyük organizatörleri anlatmaktadır.
Hakikat uğruna her türlü eziyet ve acıya katlanan ve hatta ölümü bile gözünü kırpmadan kabul eden bu halis insanların, vazifeli mürşitlerin, insanlığa taşıdıkları ışığın nuru ile, kurduğumuz uygarlığın anlam ve amacını bize ifade ettiklerini çoktan unutmuşa benziyoruz. Ne Tanrı'ya, ne ruha inanan, idrak eden, kendinden ve sorumlu özgürlüğünden kuşkulanan; irade, tahayyül, ideal ve sevgiden yoksun insanlığın uykudan uyanmaları, silkinip ileriye hamle yapmaları için ışık ve bilgi getiren bu ilahi misyonerlerin gerçek vazifelerini öğrenmek bizlerin görevidir.
İnsanlık tarihi ile dinler tarihi birbirinden ayrılamazlar. Her ikisinin asıl amaç ve anlamı, yani içsel ve dışsal görünümü, birbirlerinin sebep ve sonucu olmuştur. İnsanlığın tekamül çaba ve isteği onun bilgilenmesine sebep olmuş, bilgi de daha kapsamlı gerçeklere ulaşmasına yol açmıştır. Görünmeyen sebepler, görünen sebeplerin yapıcısıdır. Görünmeyen (ezoterik, batini) sebepler; Ruhsal Dünya'nın insan özgürlüğünü asla zedelemeyen yönlendirmeleri, bilgi ve aydınlatmaları, ilham ve vahyidir.
Bu aydınlatmalara sahip olduklarım savunan dinler, kendi dogmaları içine sıkışmış, maddenin kölesi durumuna gelmiş bilimden yardım bekler duruma düşmüş değiller midir? Yetersizliğini fark etmeyip, maddeleşen manasını haklı çıkartmak için kendinden daha beter durumda bulunan inkarcı bilimden medet uman dinler, hakikatlerini yeniden anlamak üzere kendi asıl köklerine, ince gizli ve müteal anlamlarına dönmek zorundadırlar. İşte bu kitabın yazılış amacı budur. Yazarının dediği gibi, “Bu kitap, bütünüyle, yüce, eksiksiz ve ezeli-ebedi nitelikli hakikate ulaşmak özleminin ürünüdür.”
Kitaba, Zerdüşt ve Muhammed Peygamberi ilave ettik ve açıklamalar kısmını bağımsız bölümler halinde düzenledik.