"Ey Türk! Bu satırlarda mazinin destanlarını, halinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim. Bir keman gibi..."
"Asırlardır, dinin, milletin aşkına başına yağan, sonu gelmez bir belâdır... Yurdun nihayetsiz bir Kerbela'dır... Memleketin, içinde cenâze namazı kılınan, cenâze duâsı okunan bir mabed hâlini aldı. Ne yoncan, yongan kaldı. Bir Allah'ın, bir de Muhammed'in kaldı."
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, bu eserindeki hikayelerde dertlerimizin milli ve dini köklerimizden kopmaktan kaynaklandığını; çarenin de dini ve milli değerlerlerimizle birlikte çağdaş ilim ve fenne dayalı bir eğitim sisteminde bulunduğunu gösteriyor.
"Ey Türk! Bu satırlarda mazinin destanlarını, halinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim. Bir keman gibi..."
"Asırlardır, dinin, milletin aşkına başına yağan, sonu gelmez bir belâdır... Yurdun nihayetsiz bir Kerbela'dır... Memleketin, içinde cenâze namazı kılınan, cenâze duâsı okunan bir mabed hâlini aldı. Ne yoncan, yongan kaldı. Bir Allah'ın, bir de Muhammed'in kaldı."
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, bu eserindeki hikayelerde dertlerimizin milli ve dini köklerimizden kopmaktan kaynaklandığını; çarenin de dini ve milli değerlerlerimizle birlikte çağdaş ilim ve fenne dayalı bir eğitim sisteminde bulunduğunu gösteriyor.