Albert Camus 4 Ocak 1960'ta bir araba kazasında öldüğünde henüz kırk altı yaşındaydı. Gazeteci, felsefeci, romancı, oyun yazarı Camus, ölümünden iki yıl önce Nobel Ödülü almıştı. Yoksul ve köksüz bu "Cezayirli Fransız"a göre, trajiklik, öğle güneşi kadar geçici olduğunu bildiği bir mutluluk özleminden ayrı tutulamazdı. Bütün ömrünü tiyatroya adadıysa da (Caligula, Sıkıyönetim, Doğrular), romanları (Yabancı, Veba, Düşüş) ve gazetecilik ürünleri önde gelen bir yazar ve çağının başlıca aktörlerinden biri olarak benimsenmesini sağladı. Kitaplarındaki kahramanlar insanlık durumunun saçmalığına başkaldırırken Camus de Alger républicain ve Combat gazetelerinin sütunlarında, demokrasi adına, sömürgeciliğin, komünizmin ya da Franco rejiminin adaletsizliklerine karşı isyan ediyordu. Pierre-Louis Rey, kalemiyle ve giriştiği işlerdeki sebatla koca bir kuşağın vicdanı haline gelmiş bu insanın, mitler yaratan bu "hem yalnız hem de dayanışma içindeki" yazarın yaşamını ve yapıtlarını yeniden ele alıyor.
Albert Camus 4 Ocak 1960'ta bir araba kazasında öldüğünde henüz kırk altı yaşındaydı. Gazeteci, felsefeci, romancı, oyun yazarı Camus, ölümünden iki yıl önce Nobel Ödülü almıştı. Yoksul ve köksüz bu "Cezayirli Fransız"a göre, trajiklik, öğle güneşi kadar geçici olduğunu bildiği bir mutluluk özleminden ayrı tutulamazdı. Bütün ömrünü tiyatroya adadıysa da (Caligula, Sıkıyönetim, Doğrular), romanları (Yabancı, Veba, Düşüş) ve gazetecilik ürünleri önde gelen bir yazar ve çağının başlıca aktörlerinden biri olarak benimsenmesini sağladı. Kitaplarındaki kahramanlar insanlık durumunun saçmalığına başkaldırırken Camus de Alger républicain ve Combat gazetelerinin sütunlarında, demokrasi adına, sömürgeciliğin, komünizmin ya da Franco rejiminin adaletsizliklerine karşı isyan ediyordu. Pierre-Louis Rey, kalemiyle ve giriştiği işlerdeki sebatla koca bir kuşağın vicdanı haline gelmiş bu insanın, mitler yaratan bu "hem yalnız hem de dayanışma içindeki" yazarın yaşamını ve yapıtlarını yeniden ele alıyor.