İkinci El - İlk Baskı
"Galiba Finten için söylemişti Abdülhak Hâmid... Tabii, Edebiyat Fakültesi koridorlarında gezinirken edindiğimiz bilgiler doğruysa eğer... Teknik açıdan Finten'in sahnelenmesinin mümkün olmadığını ortaya koyup eleştirenler karşısında önce susmuş, arkasından da, herhalde tiyatro tarihinin en "veciz" laflarından birini etmişti: "Finten sahnelenmek için değil, okunmak için yazılmıştır!" Hâmid'in bunu söylediği dönemde de, daha sonra da, "okunmak için yazılmış oyun" diye bir kategori yer almadı elbette zihin haritalarının bir tarafında. Ancak, zamanla, bazı oyunların sahnede de derin anlamlar ifade etmekle birlikte; hakikaten bir şiir, bir hikâye, bir roman gibi okunabileceğini de öğrendik. Behçet Necatigil'in radyo oyunlarının kıyılarında gezinirken fark ettik bunu ilkin. Oğuz Atay'ın, Oyunlarla Yaşayanlar'ı destekledi bu zihin kaymasını. Adalet Ağaoğlu'nun oyunları ise bu yargıyı pekiştirmekle kalmadı, metnin de en az sahnelenişteki ustalık kadar etkili olabileceğini gösterdi. Evcilik Oyunu'nu, sadece bir oyun olarak görebilir miyiz sahiden? Yahut Tombala, sadece temsil edilsin diye mi yazılmıştır? Ya Çatıdaki Çatlak? İnsanî olan ile hayatın insanî olanı yıpratma biçimleri arasındaki görünmez sıradağları bu kadar çarpıcı biçimde dile getiren kaç şiir, kaç hikâye vardır ki cennet vatanımızın cinnete bu kadar mütemayil sahillerinde? "Bütün pencereleri ardına kadar açıyoruz da yine boğulur gibi oluyoruz (Evcilik Oyunu)" diyenlerin sayısındaki gözle görülür artış, yoksa başka neyin göstergesidir ki?" Sefa Kaplan
İkinci El - İlk Baskı
"Galiba Finten için söylemişti Abdülhak Hâmid... Tabii, Edebiyat Fakültesi koridorlarında gezinirken edindiğimiz bilgiler doğruysa eğer... Teknik açıdan Finten'in sahnelenmesinin mümkün olmadığını ortaya koyup eleştirenler karşısında önce susmuş, arkasından da, herhalde tiyatro tarihinin en "veciz" laflarından birini etmişti: "Finten sahnelenmek için değil, okunmak için yazılmıştır!" Hâmid'in bunu söylediği dönemde de, daha sonra da, "okunmak için yazılmış oyun" diye bir kategori yer almadı elbette zihin haritalarının bir tarafında. Ancak, zamanla, bazı oyunların sahnede de derin anlamlar ifade etmekle birlikte; hakikaten bir şiir, bir hikâye, bir roman gibi okunabileceğini de öğrendik. Behçet Necatigil'in radyo oyunlarının kıyılarında gezinirken fark ettik bunu ilkin. Oğuz Atay'ın, Oyunlarla Yaşayanlar'ı destekledi bu zihin kaymasını. Adalet Ağaoğlu'nun oyunları ise bu yargıyı pekiştirmekle kalmadı, metnin de en az sahnelenişteki ustalık kadar etkili olabileceğini gösterdi. Evcilik Oyunu'nu, sadece bir oyun olarak görebilir miyiz sahiden? Yahut Tombala, sadece temsil edilsin diye mi yazılmıştır? Ya Çatıdaki Çatlak? İnsanî olan ile hayatın insanî olanı yıpratma biçimleri arasındaki görünmez sıradağları bu kadar çarpıcı biçimde dile getiren kaç şiir, kaç hikâye vardır ki cennet vatanımızın cinnete bu kadar mütemayil sahillerinde? "Bütün pencereleri ardına kadar açıyoruz da yine boğulur gibi oluyoruz (Evcilik Oyunu)" diyenlerin sayısındaki gözle görülür artış, yoksa başka neyin göstergesidir ki?" Sefa Kaplan