Cavidname; Muhammed İkbal'in oğlu Dr. Cavid İkbal'in isminden mülhem yazılmıştır. 1929 yılında Farsça yazılmaya başlanan bu kitap, Dante'nin İlahi Komedya'sına nazire olma özeliğini taşır. Eserde hayranı olduğu Mevlâna'nın izinde bir yolculuğa çıkan İkbal'in uğrak noktaları gökyüzü, gezegenler ve metafizik ötesi âlemlerdir. Buralarda kâh Hallaç'la söyleşir, kâh Ferhat'la, Galib'le dertleşir.
Cavidname'de İkbâl, İsfahan'dan geçen “Zayenderud” nehrinin ismini “Zinderud” şeklinde kendisine mahlas olarak kullanmıştır. Zayenderud; “yaşayan nehir” anlamındadır. Doğduğu kaynaklardan ulaştığı yerlere bereket taşıyarak hayat bahşeden saf ve berrak sulara atıf yapar.
İkbâl'in eserlerini kendi kalıpları ve vezinleriyle tercüme eden Ahmet Metin Şahin, büyük bir titizlikle hazırladığı tercümesinde ses açısından da İkbal'e en yakın tınıyı okurlarına duyurmayı amaçlıyor. Ayrıca bu önemli eseri büyük mutasavvıf Şefik Can'ın önsözüyle okurlarımıza sunuyoruz.
Cavidname; Muhammed İkbal'in oğlu Dr. Cavid İkbal'in isminden mülhem yazılmıştır. 1929 yılında Farsça yazılmaya başlanan bu kitap, Dante'nin İlahi Komedya'sına nazire olma özeliğini taşır. Eserde hayranı olduğu Mevlâna'nın izinde bir yolculuğa çıkan İkbal'in uğrak noktaları gökyüzü, gezegenler ve metafizik ötesi âlemlerdir. Buralarda kâh Hallaç'la söyleşir, kâh Ferhat'la, Galib'le dertleşir.
Cavidname'de İkbâl, İsfahan'dan geçen “Zayenderud” nehrinin ismini “Zinderud” şeklinde kendisine mahlas olarak kullanmıştır. Zayenderud; “yaşayan nehir” anlamındadır. Doğduğu kaynaklardan ulaştığı yerlere bereket taşıyarak hayat bahşeden saf ve berrak sulara atıf yapar.
İkbâl'in eserlerini kendi kalıpları ve vezinleriyle tercüme eden Ahmet Metin Şahin, büyük bir titizlikle hazırladığı tercümesinde ses açısından da İkbal'e en yakın tınıyı okurlarına duyurmayı amaçlıyor. Ayrıca bu önemli eseri büyük mutasavvıf Şefik Can'ın önsözüyle okurlarımıza sunuyoruz.