Her şeyi gördük mü, gördüğümüzü mü sandık? Hiç olduk mu biz? Parçası olduğumuzdan kuşku duymadığımız, umut dolu “kara” bir dönemin içinden geçerken mi yaşandı onca acı, mücadele, ideal bir dünya kurma düşü? Yoksa zamanın bir yerinden kırıldı mı dünya?
Darbeleri, Cemil'i Hasan'ı, Nihal'i… aslında en başından beri biliyorduk; ama neden anlamadık!
Reha Çamuroğlu son romanı “Cemil Reloaded”da, yakın tarihimizde ve günümüzde yaşanan çalkantılıların iç yüzünü, gerçek ile “görünen” arasındaki farkı çarpıcı bir yüzleşme hikâyesi eşliğinde akıcı bir dille anlatıyor; hem de edebiyattan ödün vermeden…
“Üzerimize doğru gelen, koskoca bir hiç sevgilim. Bunu demek istiyorum. Hiç örtüyor üzerimizi. Bir çığ hızıyla iniyor. Kanla, barutla, katliam videoları ve fotoğraflarıyla üzerimize iniyor. Hiçliğinde yok etmek üzere geliyor. Bugün bir şey olanlar, bir gün sonra hiç oluyor. Hiçlik tamamlanana kadar, kimlikler Matrix'in koca hiçliğinde, varmış gibi olana kadar, devam ediyor bu. Bana şu anda asla bitmeyecek döngüsel bir hiçleşme gibi geliyor bu olanlar. Obur bir hiçleşme…”
Her şeyi gördük mü, gördüğümüzü mü sandık? Hiç olduk mu biz? Parçası olduğumuzdan kuşku duymadığımız, umut dolu “kara” bir dönemin içinden geçerken mi yaşandı onca acı, mücadele, ideal bir dünya kurma düşü? Yoksa zamanın bir yerinden kırıldı mı dünya?
Darbeleri, Cemil'i Hasan'ı, Nihal'i… aslında en başından beri biliyorduk; ama neden anlamadık!
Reha Çamuroğlu son romanı “Cemil Reloaded”da, yakın tarihimizde ve günümüzde yaşanan çalkantılıların iç yüzünü, gerçek ile “görünen” arasındaki farkı çarpıcı bir yüzleşme hikâyesi eşliğinde akıcı bir dille anlatıyor; hem de edebiyattan ödün vermeden…
“Üzerimize doğru gelen, koskoca bir hiç sevgilim. Bunu demek istiyorum. Hiç örtüyor üzerimizi. Bir çığ hızıyla iniyor. Kanla, barutla, katliam videoları ve fotoğraflarıyla üzerimize iniyor. Hiçliğinde yok etmek üzere geliyor. Bugün bir şey olanlar, bir gün sonra hiç oluyor. Hiçlik tamamlanana kadar, kimlikler Matrix'in koca hiçliğinde, varmış gibi olana kadar, devam ediyor bu. Bana şu anda asla bitmeyecek döngüsel bir hiçleşme gibi geliyor bu olanlar. Obur bir hiçleşme…”