Çin kaligrafisinin içinden akıp giden bir esinti-metin kurmuş Michaux, o kültürün dünyaya işaret bırakma geleneğini derinlemesine kavramaya girişiyor orada. “Sıyrıklar, kırıklar, birdenbire durmuş gibi görünen başlangıçlar. Cisimsiz, biçimsiz, figürsüz, kontursuz, simetrisiz, bir merkezi yok, bilinen hiçbir şeyi anımsatmıyor.” Fırçanın çevik, tereddütsüz adımlarla katettiği o şaşırtıcı mesafe, kendi içine kavislenen o dans, Michaux’nun kağıdın boşluğunu tartma biçiminine ne kadar da benziyor. Orada kendi resminin, kendi yazısının neredeyse birebir yansısını görmüş olmalı. “El kendisiyle bağlantı kuran akışkanı engellememek için boş olmak durumundadır. En hafifinden en şiddetlisine her türlü itkiye hazır olmalıdır, akan ve yayılan şeylere destek vermelidir.”
Yazıya giden yol, tutuşmuş, birbirine karşılık veren, sonsuza dek kavuşmuş ellerle dolu…
Çin kaligrafisinin içinden akıp giden bir esinti-metin kurmuş Michaux, o kültürün dünyaya işaret bırakma geleneğini derinlemesine kavramaya girişiyor orada. “Sıyrıklar, kırıklar, birdenbire durmuş gibi görünen başlangıçlar. Cisimsiz, biçimsiz, figürsüz, kontursuz, simetrisiz, bir merkezi yok, bilinen hiçbir şeyi anımsatmıyor.” Fırçanın çevik, tereddütsüz adımlarla katettiği o şaşırtıcı mesafe, kendi içine kavislenen o dans, Michaux’nun kağıdın boşluğunu tartma biçiminine ne kadar da benziyor. Orada kendi resminin, kendi yazısının neredeyse birebir yansısını görmüş olmalı. “El kendisiyle bağlantı kuran akışkanı engellememek için boş olmak durumundadır. En hafifinden en şiddetlisine her türlü itkiye hazır olmalıdır, akan ve yayılan şeylere destek vermelidir.”
Yazıya giden yol, tutuşmuş, birbirine karşılık veren, sonsuza dek kavuşmuş ellerle dolu…