Birkaç istisna dışında, yeryüzünde artık çokuluslu, çoketnikli, çokkültürlü, çokdilli olmayan ülke bulmak zordur. Bu çokluklar tekliğe evrilmek şöyle dursun, artan küreselleşme, yeniden yapılanma ve göçlerle birlikte daha bir iç içe geçerek örgütlü toplumların karşısına yeni taleplerle dikiliyorlar. Azınlık grupların bu talepleri yalnızca gelişmiş ülkeleri değil, gelişmekte olanları da “sancılı” bir yeniden yapılanma sürecine zorluyor. Tarih boyunca hareketli bir nüfusa sahip olan Türkiye de bu sorunlarla iç içe yaşıyor. Bütün bu “sancılı” durumları deşerek sorunu evrensel ölçütler çerçevesinde “anlaşılır” hale getiren Will Kymlicka'nın Çokkültürlü Yurttaşlık kitabını okurlarımıza sunuyoruz. Çokkültürlülüğün en önemli metinlerinden olan ve gücünü teori ve pratiğin sentezini etkili bir biçimde yapmasından alan kitap esas olarak liberalizmin ulusal, etnik, kültürel, dinsel, cinsel farklılıkları nasıl anladığı, çözdüğü (ya da çözemediği) ve ne tür öneriler yaptığını ele alıyor. Will Kymlicka bu kitapta önce çokuluslu devletlerle çoketnikli ve çokkültürlü devletleri birbirinden ayırarak, birinciler için “özyönetim hakları”, ikinciler için ise grup farkına dayalı haklar ve “özel temsil hakları” tanınmasının neden gerekli olduğunu açıklıyor. Ama, ona göre, bu haklar azınlık gruplarını çoğunluğu oluşturan toplumun karar ve eylemlerinden korurken, grup içi kişi ya da zümrelerin ellerine iç kısıtlamalar koymaları için kullanabilecekleri bir silah vermemelidir. Liberal görüş, “azınlık için de özgürlük ve azınlık ile çoğunluk arasında eşitlik”ten yanadır. Azınlıkların özgürlük istekleri ayrılık değil, çoğunlukla kimliklerini koruyarak yan yana durma talebidir. Özgürlük ve eşitlik ortak yurttaşlık duygularını zayıflatmaz, tam tersine pekiştirir. Will Kymlicka şöylesi sorulara cevaplar arıyor: Kanada'da Quebecliler, Amerika'da Kızılderililer, Almanya'da Türkler ve Türkiye'de Kürtler hangi mekanizmalar yardımıyla çoğunlukla barış içinde bir arada yaşayacaklardır? Dinsel hoşgörüye dayanan Osmanlı “millet sistemi” günümüz toplumları için model olabilir mi? Özel hayatlarında özerk ve özgür olmayan kişiler, kamusal hayatlarında ne ölçüde özgür davranabilirler? Bir grup kimseyi sömürmüyor ve ezmiyor, ancak cemaatini bizim (ya da çoğunluğun) kabul etmediğimiz kurallara göre yönetmek istiyorsa ne yapılmalıdır? Kafamızı kuma gömüp çokkültürlülüğün sorunlarını görmezden gelmek ve “konuşmayı ertelemek” artık imkânsızlaşmıştır. Sadece ulusal azınlıklar değil; her tür dinsel, dilsel, kültürel, cinsel, etnik grup varlığını koruma, sürdürme ve geliştirme imkânını aramaktadır ve bu durum “özgürlük söylemi” açısından doğaldır.
Birkaç istisna dışında, yeryüzünde artık çokuluslu, çoketnikli, çokkültürlü, çokdilli olmayan ülke bulmak zordur. Bu çokluklar tekliğe evrilmek şöyle dursun, artan küreselleşme, yeniden yapılanma ve göçlerle birlikte daha bir iç içe geçerek örgütlü toplumların karşısına yeni taleplerle dikiliyorlar. Azınlık grupların bu talepleri yalnızca gelişmiş ülkeleri değil, gelişmekte olanları da “sancılı” bir yeniden yapılanma sürecine zorluyor. Tarih boyunca hareketli bir nüfusa sahip olan Türkiye de bu sorunlarla iç içe yaşıyor. Bütün bu “sancılı” durumları deşerek sorunu evrensel ölçütler çerçevesinde “anlaşılır” hale getiren Will Kymlicka'nın Çokkültürlü Yurttaşlık kitabını okurlarımıza sunuyoruz. Çokkültürlülüğün en önemli metinlerinden olan ve gücünü teori ve pratiğin sentezini etkili bir biçimde yapmasından alan kitap esas olarak liberalizmin ulusal, etnik, kültürel, dinsel, cinsel farklılıkları nasıl anladığı, çözdüğü (ya da çözemediği) ve ne tür öneriler yaptığını ele alıyor. Will Kymlicka bu kitapta önce çokuluslu devletlerle çoketnikli ve çokkültürlü devletleri birbirinden ayırarak, birinciler için “özyönetim hakları”, ikinciler için ise grup farkına dayalı haklar ve “özel temsil hakları” tanınmasının neden gerekli olduğunu açıklıyor. Ama, ona göre, bu haklar azınlık gruplarını çoğunluğu oluşturan toplumun karar ve eylemlerinden korurken, grup içi kişi ya da zümrelerin ellerine iç kısıtlamalar koymaları için kullanabilecekleri bir silah vermemelidir. Liberal görüş, “azınlık için de özgürlük ve azınlık ile çoğunluk arasında eşitlik”ten yanadır. Azınlıkların özgürlük istekleri ayrılık değil, çoğunlukla kimliklerini koruyarak yan yana durma talebidir. Özgürlük ve eşitlik ortak yurttaşlık duygularını zayıflatmaz, tam tersine pekiştirir. Will Kymlicka şöylesi sorulara cevaplar arıyor: Kanada'da Quebecliler, Amerika'da Kızılderililer, Almanya'da Türkler ve Türkiye'de Kürtler hangi mekanizmalar yardımıyla çoğunlukla barış içinde bir arada yaşayacaklardır? Dinsel hoşgörüye dayanan Osmanlı “millet sistemi” günümüz toplumları için model olabilir mi? Özel hayatlarında özerk ve özgür olmayan kişiler, kamusal hayatlarında ne ölçüde özgür davranabilirler? Bir grup kimseyi sömürmüyor ve ezmiyor, ancak cemaatini bizim (ya da çoğunluğun) kabul etmediğimiz kurallara göre yönetmek istiyorsa ne yapılmalıdır? Kafamızı kuma gömüp çokkültürlülüğün sorunlarını görmezden gelmek ve “konuşmayı ertelemek” artık imkânsızlaşmıştır. Sadece ulusal azınlıklar değil; her tür dinsel, dilsel, kültürel, cinsel, etnik grup varlığını koruma, sürdürme ve geliştirme imkânını aramaktadır ve bu durum “özgürlük söylemi” açısından doğaldır.